Bitkisel İlaçlar Yararlı mı Yoksa Tehlikeli mi?

Bitkisel İlaçlar Yararlı mı Yoksa Tehlikeli mi?

Sıtmayla savaşmak için strychnos myrotoides‘lerin (kargabüken bitkisi)  kurutulmuş buhar kabuklarından bir çay içer miydiniz? Ya da eklem iltihabi ağrılarınızı dindirmek için arı sokmasından kaynaklanan sıvı zehri tedavi amaçlı ve hatta önlem için kullanır mıydınız?

Muhtemelen hayır, fakat bitkiler ve diğer doğal ürünler  insanlığın tarihinde uzun yıllardır kullanılmıştır. Bugün birçok tedavide ve modern şifa sistemlerinde halen önemli bir rol oynamaktadır. Tıptaki bitkilerin tarihsel rolünün pek çok örneği vardır.

Bitkisel İlaçlar Binlerce Yıl Önce Kullanılıyordu

Günümüzdeki modern bitki uzmanları ökseotunu epilepsi, hipertansiyon ve hormon dengesizliği için uyguluyor. Ayrıca Roma’da ökseotunu ülseri iyileştirmek, epilepsi tedavisinde ve kadında doğurganlığı artırmak için kullanılırdı. Eski zamanlarda  tıbbi tedavi yöntemlerin büyük bir  kısmı, sihir unsurlarını ve süper doğal maddeleri terapötik* rejime dahil eden papaz doktorları veya şamanlar tarafından üstlenilirdi. Ancak modern zamanlarda bile, dünyanın birçok yerinde, bitkiler ve kutsal eserlerden oluşan özenle hazırlanmış şifacılar topluluk için terapötik tedaviler sağlar. Onların becerileri, deneyimlerden (deneme-yanılma) ve önceki nesillerden aktarılan bilgiden gelir.

Eski şifa bitkilerin çoğu modern toplumda geleneksel terapötik tedavi kaynağı olarak rol oynamaya devam etmektedir. 1960 yıllarına kadar çocuklarda lösemi neredeyse kesinlikle ölümle sonuçlanıyordu. Ancak Madagaskar’da yetişen  rosy periwinke (pervane ciçegi) bitkisi ile  yapılmış bir kemoterapötik ilaç uzun süreli basari oranını% 90’ın üzerine çıkardı (Swerdlow, 2000).  Yüksük otu (Digital-is ) (kalp yetmezliğini tedavi etmek için kullanılır) foxglove bitkisinin yapraklarından gelir ve efedrin (çeşitli solunum koşulları için kullanılır) ephedra bitkisinden gelir.

İnsanlar Bitkisel İlaçlara Yönelmeye Başlıyor

İlaç geliştiricileri, bitki özlerinin  kullanılması yanında sentetik veya yarı sentetik farmasötiklerin şablonları olarak sıklıkla doğal ürünleri kullanmaktadır. Birçok batılı bitkisel ilaçlara yöneliyor çünkü hafif, daha doğal ve daha az yan etkisi var gibi algılanıyor. Bugün birçok bilim insanı, kanseri tedavi eden, kalp hastalığını önleyen, ağrıyı durduran ve diğer rahatsızlıkları tedavi eden şifalı bitkiler arayan şamanlarla bir araya geliyorlar.

Şaman tıbbi ilaçları 1990’lı yılların başında artan satın alımı desteklemek amacıyla daha büyük ilaç şirketlerinin bir konsorsiyumu  ve özellikle sömürü nedeniyle tehlikede olan tropik yağmur ormanlarının bitki materyalinin değerlendirilmesi amacıyla kuruldu (Hollinger, 2008). Bu değişiklikler, biyoçeşitliliği korumaya yönelik yeni bir ilgiyi yansıtmasına  ve bununla birlikte gelen kültürel tarih, bitki temelli reçeteli ilaçların üretiminde harcanan para miktarının, bitki değerlendirmesinin sıklıkla sınırlı sonuçları olan zaman ve para için büyük bir yatırım gerektirmesi nedeniyle sınırlandırıldı. Ayrıca, modern Batı’nın genetik araştırmalar üzerine yaptığı vurgu, belirli bir hastalığın patolojik sürecini anlamaya ve onu onaran bir molekül (sentetik) tasarlamaya odaklanmaktadır. Bu faktörler etnobotanik* araştırmalarına olan ilgiyi sınırlar.

Bitkisel İlaçlar Kontrollü Kullanılmalı

Bitkisel ilaçların keşfinin önemli  bir yanı olsa da,  bitkisel ilaçların karanlık taraflıları vardır. Tüketicilerin şifalı otları kullanım  hevesine rağmen, birçok bilim insanı ve tıp doktoru, otların çok daha fazla düzenlemeye ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Birçok kişi, Amerika’da büyük, kontrolsüz  deney yapıldığını  düşünüyorlar. Bazı tahminler, Amerikalıların % 12,1’inin Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından değerlendirilmemiş olan bitkisel İlaçlar üzerine yalnızca 1997’de 5 milyar doların üzerinde harcamış olduğunu ortaya koymaktadır (Swerdlow, 2000).  Ayrıca bitkisel İlaçlar besin takviyeleri olarak sınıflandırıldığından, FDA piyasadaki birçok ürünün kalite kontrolünü izlemiyor.

Böyle bir kontrolün olmaması, belirli bir bitkisel tıbbın konsantrasyonu ve saflığı ile etkililiği markadan markaya ve hatta aynı üreticinin ürettiği gruplar arasında değişir. Bitkisel İlaçlar veya diyet takviyeleri kullananlar, bunu kendi riski altında gerçekleştirmelidirler ve bu riskler tehlikeli olabilir. Besin takviyelerinin ciddi astım krizi, kan pıhtısı, karaciğer yara izi, iktidarsızlık, böbrek yetmezliği ve nöbetlere neden olduğu biliniyor. Bazı bitki takviyeleri, hekimler tarafından verilen ilaçlarla tehlikeli şekilde etkileşir ve cerrahi prosedürlerden önce kullanıldığında ciddi bir tehlikeler oluşturabilir.

Gerçekten Yararı Var mı Yoksa Sadece Plasebo mu?

Biyolojik açıdan aktif kimyasalları bitkilerde barındırdığı açık olsa da, herhangi bir bitkisel ürünün aslında bir plasebodan daha etkili olup olmadığı halen belirsizdir. Değerlendirme sürecindeki en büyük güçlük, bilim insanları hangi kimyasalların veya kimyasal bileşiklerin kan basıncının düşürülmesinden, ağrının hafifletilmesinden veya ruh halinde iyileşmeden sorumlu olmadığını tespit edememiş olmasıdır. Bitkisel ürünlerin  aktif içeriği, tanımlanması için ekstrakte* edilmemiştir.

Etkinlik denemeleri yürütmek için, objektif ölçümleri yapmadan önce her deneğe aynı aktif madde miktarını uygulamak lazım. Aynı zamanda bu kişiye doza bağlı farmakolojik etkiler göstermek gerekir. Ne yazık ki, konsantrasyon bitkisel tariflerde belirtilmemiş olarak kalmaktadır.  Belirli bir kişi, örneğin bir bitkinin depresyonunu azaltmada etkili olduğunu tespit ettiği takdirde, hangi dozda alınacağını bilmediği gibi, preparatın bir sonraki seferde aynı dozu içereceği de bilemeyecektir.

Bazı Bitkisel Ürünler Etiketindeki Hiçbir Maddeyi İçermiyor

Bakıldığında, bazı bitkisel preparatların etiket üzerinde listelenenlerden hiçbirini içermediği bulunmuştur. Ne yazık ki, son derece saygın üreticilerin ürünleri bile değişebilir. Çünkü nihai etkin konsantrasyon, bitki büyüme koşulları, kullanılan bitkilerin kısımları, bitkisel preparatın ne kadar süreyle mağaza rafında bekletilme suresi gibi faktörlere bağlı olacaktır. Ginseng ürünlerinin incelenmesinde, etiketli içeriğin özdeş olmasına rağmen aktif bileşim maddesinde 10 kat fark bulundu. Diğer incelemede, California’da satılan bitkisel ilaçların analizinde, % 32’sinin etiket üzerinde listelenmeyen en az bir ilaç veya kirletici (kurşun, arsenik ve cıva dahil) içerdiğini kanıtlandı. L-triptofan besin takviyeleri, içeriklerinde  bulunan 63 zararlı madde nedeniyle 36 kişinin öldüğü ve 1500 kişinin ağır hastalanmasına neden  olduğu piyasadan arındırıldı. (Brody, 1998)

Diğer bir iddia ise,  bitkisel İlaçların sınırlı yan etkilerin zararsız olduğunun düşünülmesidir. Bitkiler, seyreltik, biyolojik açıdan aktif kimyasallar içerdiğinden, kesinlikle bazı istemeyen veya tehlikeli etkiler yaratacaklardır. Ayrıca diğer ilaçlarla potansiyel etkileşim riski de vardır. Örneğin St. John’s wort’la (kan otu, Sarı Kantaron)  reçeteli antidepresanların ve diğer ilaçların kan seviyelerini değiştirdiği kanıtlandı ve ayrıca HIV enfeksiyonunu tedavi etmek için kullanılan ilaçlarla etkileşimde bulunduğu da biliniyor. Yakın zamanlarda, östrojene-duyarlı tümörlü kadınlar için özellikle tehlikeli olabilecek östrojen içeren ürünlerle kendi kendine ilaç verme konusunda endişe yaratılmıştır. Sonuç olarak bitkisel İlaçlar hem sağlığa yararları açısından hem de potansiyel bir tehlikeyi temsil ediyor.

*Etnobotanik: insanlarla bitkiler arasındaki karşılıklı ilişkiyi özellikle de bitkilerin insanların kültür ve deneyimlerini nasıl etkilediğini incler. İnsanların bu bitkileri nasıl kullandığını ve uyguladığını ve bilgi sistemlerinde nasıl ifade ettiklerini inceleyen bir alandır.

*Ekstrakt: Özüt

*Terapötik: tedaviye ait

Hazırlayan: Ezgi Ecem Kasımoğlu

Kaynak: http://sites.sinauer.com/psychopharm2e/webbox01.01.html


Çağlayan Taybaş

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Moleküler Biyoloji ve Genetik mezunuyum. Şu an klinik araştırma sektöründe çalışıyorum. Bilimsel araştırmaların yanında başlıca hobilerim satranç, bisiklet sürmek, pilates ve latin dansları oldu. Mezun olduktan sonra askere gitmeden önce sinirbilim.org'u kurdum. Şu an iş ve özel hayatım çok yoğun olduğu için eskisi gibi yazamıyorum. Bana herhangi bir soru sormak isteyen varsa c.taybas@gmail.com'a mail atabilirler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir