Parabiosis Tekniği ile Yaşlanma Yavaşlatılabilir

Parabiosis

Yaşlanmanın etkilerini durdurabilmek mümkün mü? Zaman geriye aksın sihrini kullanarak genç halimize, dinamik enerjimize, sağlıklı vücut ve sağlıklı beyin işlevlerimize tekrar erişebilir miyiz? Bu soruların yanıtlarını parabiosis tekniğinde aramaya ne dersiniz?

Parabiosis, yaşlı bir fare ile genç bir farenin cerrahi yöntemler ile kan dolaşımlarının birleştirilmesi ve ortak bir dolaşım sağlanmasıdır. Genç kana maruz bırakılan yaşlı farenin; pankreas, karaciğer, kas ve kalp yapılarında işlev yeterliliklerinin arttığı gözlemlenmiştir. Asıl ilgi çeken kısım ise bunun ”beyne bile uygulanabilmesi” fikridir. Parabiosis denilen modelde, genç dolaşıma maruz bırakılmış yaşlı farenin işlevlerini daha iyi yerine getirebilen bir beyne sahip olduğu tespit edildi.

Biliyoruz ki yaşla beraber nöronlar arasındaki bağlantılar yani sinapsların etkileşimi azalmaya başlar. Bu kötü gidişat sinir dokusunun bozulması ile ilgili hastalıklara karşı hassasiyetin artmasına neden olur.

Parabiosis Beyne Uygulanabilir mi?

Peki vücut yaşlanırsa ya da hastalanırsa bu beyni etkiler mi? Ya da tam aksine beyin yaşlanırsa bu vücudun geri kalanını etkiler mi? Vücuttaki bütün farklı dokuları birleştiren yapı ”kandır”. Parabiosisin beyne uygulanabilirliğini düşündüren sorulardan en önemlisi de ”hastalık sürecinde ya da yaşlılıkta kanın yapısının nasıl değiştiğini incelersek beyin hakkında bir şey öğrenebilir miyiz” olmuştur. Yaşlandıkça genellikle dokuların gelişimi ve bakımı için gerekli olduğunu bildiğimiz kanın yapısında ki faktörlerde azalmalar meydana gelir. Yaşlanmanın gerçek etkenleri nelerdir sorusunun ışığında parabiosisi inceleyecek olursak; yaşlı beyin genç kana maruz kalmaktan nasıl etkilenir sorusunu sorabiliriz. Bulgulara göre:

-Parabiosis modelli yaşlı beyinlerde yeni nöronlar üreten kök hücre sayısının,
-Sinaptik bağlantıların sayısının ve
-Yeni anıların oluşumunda rol oynayan gen ifadelerinin artış gösterdiği,
-Kötü huylu inflamasyon vakalarında da azalma olduğu görülmüştür.

Plazma Transfer Yöntemi

Cerrahi olarak dolaşımın birleştirilmesi tekniğinden sonra, araştırmacılar ”plazma transferi” yöntemini denemeye karar vermişlerdir.
Genç kan plazmasını kullanarak yaşlı farelerin beyin bölgelerine lokal enjeksiyon uygulaması yapılması için yeni kapılar aralanmıştır. Plazma transferi ile bu gençleşme etkisini yeniden oluşturmayı ve farelerde hafıza testi yapmayı planlamışlardır. Bu işlem için insan plazması, genç insan plazması ve kontrol grubu olarak tuz kullanılarak yaşlı fareye enjekte etmişlerdir. Sonrasında bu farelerin zekalarını gençleştirebilir miyiz sorusunun cevabını bulabilmek için bir test aşaması başlamıştır. Bu test Barnes Labirenti Testi’dir.

Testte birçok delik olan bir masa, etrafında yön işaretleri ve parlak bir ışık kullanılır. Fareler parlak ışıktan rahatsız oldukları için kaçmaya başlarlar ve masa üzerindeki deliği bulmaya çalışırlar. Fareleri birkaç gün bu ipuçları ile delikleri bulmaları için eğitirler. Şimdi testte hafıza problemi olan yaşlı bir fareyi ele alalım.

Parabiosis Hafızayı Güçlendiriyor

Hafıza problemi olan bu yaşlı fare tüm deliklere bakıyor ancak önceki denemede ve önceki gün nerede olduğunu gösterecek beyindeki mekansal haritayı oluşturamıyordu. Diğer yaşlı fareye üç hafta boyunca üç günde bir genç insan plazma transferi tekniği uygulanıyor. Bu fare doğru deliğe giriyor yani deliğin nerede olduğunu hatırlayabiliyor ve genç bir fare gibi hareket ediyordu. Bu durum ayrıca sadece genç fare değil genç insan plazmasının da yaşlı beyne yardımcı olma kapasitesinin olabildiğini gösterdi.

Parabiosis tekniği yaşlanma ile ortaya çıkan hastalıkların tedavisinde etkili bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Belki de bu yöntemi kullanarak ”zaman geriye aksın” sihrini vücudumuzdaki fonksiyonları iyileştirmek için kullanabiliriz.

Hazırlayan: Damla Uludağ

Kaynaklar
  1. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/25327899
  2. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/24797482
  3. http://www.nature.com/nature/journal/v477/n7362/full/nature10357.html
  4. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3383588/

Damla Uludağ

Damla Uludağ, 1995 yılında İstanbul’da doğmuştur. Eğitim hayatını İstanbul Medipol Üniversitesi’nde sürdürmektedir. Devam eden üniversite hayatında fizyoloji tutkunu olan Damla, bu alanı sinirbilim ile bir bütün haline getirmek istemektedir. Sinirbilime olan ilgisi “Geleceğin Bilimi” platformunda hala aktif olduğu sinirbilim atölyesi sayesinde daha çok artmıştır. Sinirbilim adına düzenlenen “404 NeuroScienceFound” isimli panelde beyin plastisitesi üzerine sözlü sunum yapmıştır. Gelecek dergisinde yayınlanmak üzere sinirbilim alanı ile ilgili “Sirkadiyen Ritim” konulu yazısını yazmıştır ve bu derginin yaşam bilimleri editörlerindendir. Aynı zamanda çizim ve müzik ile amatör olarak ilgilenmektedir. Hücresel sinirbilim alanındaki tüm konularda merakı ve araştırma isteği vardır. “Hücresel işleyiş mekanizmaları ile ruhaniyetimizin üzerine giydirilmiş mükemmel örtünün tanımının detaylandırılması” için tüm azmini ortaya koymak istemektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir