Yüz İfadelerimiz 22 Farklı Duygu Aktarabilir
İnsan yüzünün duyguların bir yansıtıcısı olduğu biliniyordu ama son yapılan araştırmalara göre yüzden anlaşılabilen duyguların sayısı bilim insanlarının düşündüğünden daha fazla çıktı. Sık rastlanan 6 yüz ifadesini (örneğin, mutluluk, şaşkınlık) birbiriyle kombine ederek araştırmacılar insan yüzünde okunabilen yeni duygu ifadeleri (örneğin, mutlu bir şekilde şaşırmış) oluşturdular.
İnsan beyni bilim insanlarının şu ana kadar varsaydıkları duyguların 3 katından daha fazlasını sadece yüz mimikleriyle dışarıya yansıtabilir. Yıllarca araştırmacılar insanların bir defada sadece şaşkınlık, mutluluk, kızgınlık gibi duyguları yansıtabileceklerini düşünüyorlardı. Burada şunu belirtmekte fayda var. Beyin duyguları bir arada yaşayamaz değil sadece birden fazla duyguyu kombine etmiş halde yüzde gösteremez diye biliniyordu.
Temel Duygulardan 16 Karmaşık Duygu
Amerika’nın Ohio Eyaleti’nde Columbus Üniversitesi’nde çalışan Aleix Martinez ve ekibi öncelikle temel duygulardan (mutluluk, üzüntü vb.) kombine edilmiş 16 karmaşık duygu (korkmuş ve şaşırmış, mutlu bir şekilde şaşırmış vb.) tanımladılar. Ekip daha sonra katılımcılardan bu duyguları tetikleyen durumları düşünmelerini istedi. Örneğin, aniden karşınıza bir köpek çıktı veya sevdiğinizden birinden çok güzel bir hediye aldınız.
Ekip katılımcıların yüz ifadelerini karşılaştırdığında duyguların yansıtılmasını sağlayan kas hareketlerinin ve mimiklerin analizini yaptılar. Elde edilen bulgulara göre Martinez bütün duyguların oluşumunda nerdeyse herkesin aynı yüz kaslarını kullandıklarını söylüyor ama tek bir kasın fazla kasılması bile yansıtılan duygunun değişmesine sebep olabiliyor.
Martinez ve ekibinin yapmış oldukları bu çalışma ileride bilgisayar temelli yüz okuma programlarını gelişmesine yardım edebilir hatta şizofreni gibi duyguları algılamayla ilgili rahatsızlıkları tedavi etmede araştırmacılara yardım edebilir.
Duygunun Yoğunluğu Değişebilir
Her bir duygumuz belirli bir olayla başlar ve genellikle duygunun başlangıcını tanımlamak kolaydır. Ancak bu durum hep böyle devam etmeyebilir. Belirli bir duyguyla başlayan süreç zaman içinde farklılaşabilir tamamen farklı bir hal alabilir. Bazen duygunun yoğunluğu birden bire ortadan kalkabilir ve geri gelmeyebilir bazı zamanlar ise daha güçlü bir şekilde tekrar ortaya çıkabilir.
Belçika’da Leuven Üniversitesi’nde yapılan araştırmalarda bilim insanları 233 lise öğrencisine son zamanlarda yaşadıkları duygusal olayları zamanlarıyla birlikte kaydetmelerini söyledi. Katılımcılar arasındaki kız erkek oranı neredeyse yarı yarıyaydı ve yaş ortalaması 17’ydi. Araştırmacılar daha sonra katılımcılara duygularınızla nasıl başa çıkıyorsunuz gibi detaylı yanıt gerektiren sorular sordu.
En Uzun Süren Duygu Mutsuzluk
Gelelim araştırmanın sonuçlarına. Katılımcıların bahsettiği söz konusu 27 duygudan en uzun süreni mutsuzluk çıkarken, utanç, şaşırma, korku, tiksinme, can sıkıntısı, küçük düşürme gibi duygular çok daha kısa süreli olduğu görüldü. Mutsuzluk duygusu eğer yoğun yaşanırsa diğer duygulardan 240 kat daha uzun sürebiliyor. Araştırma ekibi aynı zamanda benzer duygular arasında duygunun yaşanma süresinin önemli bir ayırıcı unsur olduğunu da keşfetti. Örneğin, suçluluk duygusu utançtan daha uzun sürerken, endişe duygusu da korkudan daha uzun süreliydi.
Bir duygunun süresini belirleyen daha önemli bir unsur onun hayatımızdaki öneminden geliyor. Genellikle kısa süreli duyguların hayatımızdaki önemi çok fazla olmuyor ve üzerinde pek düşünülmüyor, diğer taraftan uzun süreli duygular hayatımızı şekillendirmede önemli bir yere sahiptir. Uzmanlar duygunun süresini ve yoğunluğunu belirleyen etkenin bu duygunun bağlı olduğu olayların veya seçimlerin hayatımızda karşımıza çıkma olasılığı olduğunu söylüyor. Bir diğer deyişle bir duyguyla ilgili olaylar hayatımızda ne kadar çok yer ediyorsa o duygu daha uzun süreli oluyor.
Hazırlayan: Çağlayan Taybaş
Kaynaklar
- https://www.sciencenews.org/article/twenty-two-emotions-are-written-our-faces
- S Du, Y. Tao and A. M. Martinez Compound facial expressions of emotion. Proceedings of the National Academy of Sciences. Published online March 30, 2014. Doi: 10.1073/pnas.1322355111.