Makaleler

Altıncı Büyük Kitlesel Yok Oluş: Dinozorlardan Sonra Sıra İnsanlarda Mı?

Altıncı Büyük Kitlesel Yok Oluş: Dinozorlardan Sonra Sıra İnsanlarda Mı?

Belki ilk kez duyuyorsunuz ve altıncısının oluşuna şaşırdınız, belki duydunuz ama kulak ardı ettiniz, belki de her şeyin gayet farkındasınız ama elinizden gelen bir şey olmadığını düşünüyorsunuz. Bunlardan herhangi biri şu anda insan dâhil pek çok türün soyunun tükeniyor olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ancak şimdi çok daha tehlikelisiyle karşı karşıyayız: Altıncı Büyük Kitlesel Yok Oluş diğer adıyla Holosen Kitlesel Yok Oluşu

Nedir Bu Kitlesel Yok Oluşlar?

Canlılığın evrimi boyunca büyük ya da küçük ölçekli birçok yok oluş meydana gelmiştir. Bunlardan beş tanesi 2018 yılına kadar gerçekleşenler arasında en büyük ölçekli olanlarıydı. Kısaca bahsetmek gerekirse bunlardan tarihte ilk gerçekleştiği bilinen Ordovsiyen Yok Oluşu’dur ve bundan 450 milyon yıl önce gerçekleşmiştir. Gezegendeki karbondioksit miktarının büyük oranlarda düşmesi sonucunda atmosfer soğumuş ve buzul çağı başlamış olup yüz binlerce yıl sürmüştür. Buzul çağına adapte olamayan çok sayıda canlı türü yok olmuştur.

İkincisi ise günümüzden 380 milyon yıl önce meydana gelmiş olup milyonlarca yıl boyunca devam eden Devoniyen Yok Oluşu’dur. Yaşam bitme noktasına gelmiştir. Henüz insan ortada yoktur ve bir öncekinden farklı olarak kara canlıları bundan deniz canlıları kadar etkilenmemiştir.

Bundan sonra ve günümüzden 200 milyon yıl önce gerçekleşen Permiyen Yok Oluşu ise en büyük yok oluşum olarak tarihe geçmiştir. Patlayan volkanların yaydığı sera gazı denizlerdeki yaşamın %90’ına yakınını yok etmiştir. Sülfür yüzünden de karadaki canlılar boğulmuştur. Bu noktada hatırlatmamız gerekir ki günümüzde sera gazını sadece patlayan volkanlar yaymaz, insanlığın payı bu konuda artık çok daha büyüktür.

Bu yok oluştan 50 milyon yıl sonra gerçekleşmeye başlayan büyük bir gök taşının, volkanların ve artık yavaş yavaş kendini göstermeye başlayan iklim değişikliklerinin de etkisi olduğu düşünülen yok oluş Trias Yok Oluşu’dur. Bitkiler bu durumdan çok etkilenmemişlerdir ve hatta radyasyona direnç göstermeye başladıkları asıl dönem bu dönemdir.

Beşinci ve 2018’e kadar sonuncu olarak kalmış Kretase Yok Oluşu 65 milyon yıl önce meydana gelmeye başlamıştır. Dinozorların soyunun tükendiği, memeli türlerin ve insanların yaşamaya başladığı dönemdir ve sebebi ise çoğu kimse tarafından bilindiği üzere bir asteroid çarpmasıdır.

Altıncı Büyük Kitlesel Yok Oluş

Beş büyük yok oluştan bahsettiğimize göre asıl konumuza dönebiliriz yani 2018 yılında başlayan ve hala devam etmekte olan Altıncı Büyük Kitlesel Yok Oluş’a. Öncelikle temel nedenlerinden bahsedecek olursak, en başında sayılabilecek sebep insanlardır. Kendi soyumuzu tüketme ihtimali olan bu yok oluşu başlatan en büyük etken bizzat biziz. Dünya tarihinde ilk kez bir türün gezegene bu kadar etki ettiği düşünülmekte ve bu döneme de “Büyük İvme” adı verilmektedir. İnsana pek çok yarar sağlayan Büyük İvme bir o kadar da başka canlılarla birlikte yine insanlara zarar sağlıyor diyebiliriz. Aşırı tüketim, avcılık, balıkçılık, plastik ve bu zararlara sebep olan nedenlerdendir. Bunlardan bir diğeri ise insan faaliyetlerinin her geçen gün iklim değişikliğine sebep olmasıdır. Canlı yaşamlarının  buna bağlı olarak yok olması ve iklim değişikliklerine kolay kolay adapte olamayan canlıların soyunun tükenmesi adeta kaçınılmaz bir sondur. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) ve Londra Zooloji Derneği’nin ortaklaşa hazırladığı, 30 Ekim 2018’de yayınlanan Yaşayan Gezegen Raporu’na göre son 44 yılda dünya üzerindeki vahşi hayvan oranı  %60 azalmıştır.  

Başka Türlerin Yok Olması Bizi Neden İlgilendirmeli?

İnsan dışında diğer canlıların türlerinin tükenmesini belki doğanın kanunu, evrimin doğal bir sonucu, yaşam olduğu sürece kaçınılamayacak ve bizi pek de etkilemeyecek bir olay olarak görebilirsiniz. Ancak durum böyle değil. Çünkü insan şimdiye kadar evrimleşmiş tüm canlılar arasında bilinçli olan tek canlıdır ve büyük oranda bizim eserimiz olan tüm bu yaşananları görmezden gelmek doğaya uygun değil, aykırı davranmaktır. Öncelikle evrim açısından olayı ele almak gerekirse biyolojik tür çeşitliliği çoğu canlı için avantaj durumundadır ki yaşam bu zamana kadar genelde bu şekilde evrimleşmiştir. Pek çok tür melezi ve canlıların yeni ortamlara uyum sağlayabilme yeteneği sayesinde ortaya yepyeni türler çıkmıştır.

Yok olan türler daima olmuştur ancak bu yok oluşlar şimdiye kadar büyük oranda doğal yolların etkisiyle olmuştur. Günümüzdeyse bu çeşitlilik büyük bir hızla ve doğal olmayan sebeplerle yok olmaktadır. Bu her türlü canlının zararına olduğu gibi insanların da zararınadır. Yaşayan hemen hemen her tür başka türlere çeşitli sebeplerden dolayı ihtiyaç duyar. Zamanla oluşan bu çeşitliliğin sebebinin yalnızca türler arası çatışmanın değil, simbiyotik her türlü ilişkinin de olduğu unutulmamalıdır.

Yapılan bir araştırmaya göre günümüzde türler eskiye nazaran 100 kat daha hızlı tükenmektedir. Bu durum kendi başına yeterince zararımıza olabilecekken, doğrudan insanı da nesli tükenme tehlikesi altında bir tür olmaya aday yapmaktadır. İnsanın sosyal bir canlı olduğu, ırkının devamının yalnız kendiyle sınırlı olmadığı ve hayatımızı devam ettirebilmek için başka canlılara muhtaç olduğumuz unutmamamız gereken bir gerçektir. Hayvan ve bitki türleri böyle hızlı bir şekilde tükenirken insanlığın bundan muaf olması söz konusu dahi olamaz.  

Etkimiz Ne Kadar Büyük?

2017 yılının eylül ayında yayınlanan bir makaleye göre Altıncı Büyük Kitlesel Yok Oluş’un başlaması denizlerin karbon tutma kapasitesine göre matematiksel olarak hesaplandığında zaten beklenen bir durumdu. Ancak bu durumun, günümüzden tam 81 yıl sonra yani 2100 yılında yaşanacağı tahmin ediliyordu. Yapılan hesaplamadan bir yıl sonra ise Altıncı Büyük Kitlesel Yok Oluş başlamıştır. Doğaya ve canlılara belki de en çok kendimize verdiğimiz zararı bu bir seneye bakarak bile anlamak kolay. Bir örnek daha vermek gerekirse geçtiğimiz günlerde 40 yıldır yaşanmayan bir ilkin gerçekleştiğine tanıklık ettik. Aç bir kutup ayısı Sibirya’da şehre indi. Evet, bunu son 40 yılda ilk kez yaşadık ve bu ne yazık ki hepimizin eseri. Günümüzde bu kadar hızlı ve büyük oranlarda etki edebildiğimiz gezegenimizi korumaksa yine biz insanların elindedir.

Neler Yapabiliriz?

Yapabileceklerimizden bahsetmek gerekirse küresel ısınma başlıca sorunsal olduğu için buna sebep olan sera gazı salınımını azaltmak yapılabilecek en faydalı şeylerdendir. Bunun yolu olabildiğince daha az kömür, petrol, doğal gaz kullanımından geçmektedir. Temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek, toplu taşıma ve bisiklet gibi gaz salınımı olmayan araçlar kullanmak yine küresel ısınmayı önlemek için yapılabilecekler arasındadır. Plastik kullanımını azaltmanın ve aslında üretimi esnasında zararlı gaz ortaya çıkaran birçok şeyin üretimini ve kullanımını azaltmanın büyük oranda faydası olacaktır. Bu birçok şeyden ikisi olan çelik ve çimento üretimi esnasında çok fazla zararlı gaz açığa çıkmaktadır buna bağlı olarak sürdürülebilir yapılaşma için ahşap ve bambu kullanımını arttırmak da yapılması gerekenlerdendir. Tür çeşitliliğinin korunması için özellikle avcılık ve balıkçılık olabildiğince azaltılmalıdır. Çünkü bugün avlanan türlerin bir gün sonra bile nesillerinin tükenme tehdidi altına girme ihtimalleri günümüzde fazlasıyla yüksektir. Tüm bunların altında ise tahmin edeceğiniz üzere bilinç yatar.

Bilinçlenmek, farkında olmak, bilinçlendirmek ve farkındalık yaratmak yapılabilecek en doğru ve uzun vadede en çok etkili olacak yöntemlerdir. Bu yönde bireysel olarak yapılacak olan küçük ve etkisiz olacağı düşünülebilen her eylem tahmin edemeyeceğimiz kadar çok katkı sağlayacaktır. Ne de olsa bu noktaya bireysel olarak her birimizin hatalarıyla geldik ve en azından bireysel olarak elimizden geleni yapmayı hatta ilk olarak farkında olmayı, bütün canlılara ve gezegenimize borçluyuz.

Hazırlayan: Beyza Yavuzcan

Kaynaklar

https://www.wwf.org.tr/basin_bultenleri/raporlar/?8160/Yasayan-gezegen-raporu-2018

https://advances.sciencemag.org/content/3/9/e1700906

https://advances.sciencemag.org/content/1/5/e1400253


Beyza Yavuzcan

İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik birinci sınıf öğrencisiyim. Araştırma yapmak, yeni şeyler öğrenmek, okumak hep en büyük tutkularımdan olmuştur. Elimden geldiğince sinirbilim hakkında araştırmaya, okumaya, üstüne düşmeye çalıştım. Yüksek lisans eğitimime moleküler biyoloji ve genetik, doktora eğitimime ise sinirbilimle devam etmeyi çok istiyorum. Bir taraftan da keman çalıyorum, o da en büyük ikinci tutkum diyebilirim.

2 thoughts on “Altıncı Büyük Kitlesel Yok Oluş: Dinozorlardan Sonra Sıra İnsanlarda Mı?

  • Deniz

    Yine mükemmel bir yazı olmuş elinize sağlık. En kısa zamanda yenisini bekliyoruz..

    Yanıtla
  • Büşra

    Dikkatimi fazlasıyla çeken bir yazı oldu.Güzel bir konuya değinilmiş.Tebrik ederim.

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir