Makaleler

Aşkın Nörobiyolojisi – Aşk Beyni Nasıl Etkiler?

İnsan beynine dair her şeyi araştıran sinirbilimciler, elbette bizi sersemleten, derinden etkileyen, mantığımızı sekteye uğratan bir duygu olan aşkı da mercek altına almayı ihmal etmediler. Hazır dünyanın her yerinde aşkın ve sevginin konuşulduğu bir günün ortasındayken ben de âşık olduğumuzda beynimizde neler oluyor sorusunu literatürden bulduğum cevaplarla açıklamak istedim.

Âşık olduğumuz bir kişiye baktığımızda gözlerimizdeki ışıltının yanı sıra -cinsiyetten tamamen bağımsız bir biçimde- beynimizde de bazı bölgeler ışıldıyor. Bu ışıldayan bölgelere “duygusal beyin” adı verilmiş. Tabii ki her zaman beyinle ilgili söylediğimiz bir kural var ki bu aşk için de geçerli: Bu bölgeler tek başına izole bir halde çalışmıyor. Âşık olduğumuzda yaşadığımız bir sürü fizyolojik/duygusal/sosyal süreç olduğundan, bunu beynin pek çok bölümünü ilgilendiren karmaşık bir durum olarak tanımlamak mümkün.

Aşkın Beyinde Etkilediği Bölgeler

Peki, alakalı bölgeler hangileri? Araştırmacılar kortekste medial insula, anterior singulat, hipokampus ve korteks altında da striatum ve nukleus akumbensin aşkla ilgili olabileceğini düşünüyor. Hiç şaşırtıcı olmayacak bir şekilde romantik hislere bir cevap olarak aktive olan bu bölümler genellikle ödül, bağımlılık, arzular ve öfori (aşırı mutluluk hali) gibi durumlar ile eşleştirilen bir nöromodülatör olan dopaminin yoğunlukta olduğu bölümler aynı zamanda. Bu da aslında beynin neden âşık olduğumuzda uyuşturucu bir maddenin verdiği bir haz ve yarattığı öforiye benzer bir iyi hissetme hali ile dolup taştığımızı açıklıyor gibi görünüyor.

Dopamin artışı serotoninin azalmasını beraberinde getiriyor, bu da iştahımızı ve duygudurumumuzu düzenleyen, adını sıklıkla “mutluluk hormonu” diye duyduğumuz bir başka nörotransmitter. Romantik bir ilişkinin en başındaki serotonin azalmasını araştırmacılar obsesif kompulsif bozuklukta da aşağı yukarı aynı şekilde gözlemlemişler. Baktığınız zaman bu da çok şaşırtıcı değil, aşk da sonuçta tüm odak noktamızı tek bir kişi haline getiren bir takıntıya benzetilebilir.

Hormonlar ve Nöromodülatörler

Aşk dediğimizde dopamin hemencecik aklımıza gelse de iki önemli nöromodülatörden daha bahsetmek mümkün: Oksitosin ve vazopressin. Bu ikili genelde bağlanma ve bağ kurma ile olan alakası ile biliniyor. Yani sadece romantik ilişkilerde değil, örneğin bakım verenlerimizle kurduğumuz ilişkide de oksitosin ve vazopressinin önemli bir rolü var. Özellikle orgazm, doğum ve emzirme gibi deneyimlerde ve konumuz ile alakalı olarak romantik ilişkilerde bağlanmanın kurulması esnasında da bolca salgılanıyorlar.

Âşık olduğumuzda hangi beyin bölümlerinin aktive olduğunun yanı sıra hangilerinin de-aktive olduğunu konuşmak da bir o kadar önemli. Bu daha az aktif kısımlar frontal korteks, parietal korteks ve temporal lobun bir kısmı olarak açıklanabilir. Örneğin normalde korku ve panik duyulan durumlarda aktive olan bir bölge olan amigdalanın âşık olduğumuzda aktivasyonunun azaldığını gözlemlemek mümkün. Bu da daha korkusuz, hatta bazen aptalca olacak kadar cesur davranmamızın açıklaması olabilir. Ya da sağlıklı karar vermemizde ve etik davranmayı seçmemizde etkili bir bölge olan frontal bölgedeki etkinliğin azalması aşkın her zaman rasyonel olmayışını ve bizi saçmalamaya meyilli varlıklar haline getirmesini açıklayabilir.

Aşkın gözü kördür derler ya. Bunun altında çok önemli bir evrimsel gerekçe yatıyor. Evrimin tek amacı neslin devamını sağlamak olduğundan bir arabulucu gibi karşı tarafta ufak kusurlara dikkat etmemizi istemiyor. Çekimi bir an önce başlatmak ve devam ettirmek için elinden geleni yapıyor. Bu yüzden aşkın ilk 6 ayında prefrontal korteks etkinliği baskılanır ve karşıdakini aslında olduğu gibi görmeyiz. Beynin duygusal ağ şebekesini oluşturan limbik beyin mantığın sesinin çok çıkmasına izin vermez. Yukarıda bahsettiğimiz nukleus akumbensteki dopaminerjik nöronların beynin frontal bölümüne yaptığı doğrudan projeksiyonlar bir inhibisyon etkisi yaratır. Öfori ne kadar yüksekse mantık o kadar devre dışı kalır. İnsan bu dönemlerde o kadar saçma davranabilir ki, ilerde kendisi bile bunları nasıl yaptığına hayret edebilir.

Âşık olduğumuzda beynimizde olup bitenler kısaca bu şekilde özetlenebilir. Bu konu ile ilgilisi olanlar ve ayrıntılı okuma yapmak isteyenler University College London’da Nörobiyoloji Profesörü olan Semir Zeki’nin bu alandaki yayınlarına bakabilirler. Bu yazı da kendisinin “The Neurobiology of Love” makalesinden faydalanılarak hazırlanmıştır. Türkiye’de nöropsikoloji alanında çalışmaları ile tanınan Prof. Dr. Öget Öktem Tanör’ün de aşkın nörobiyolojisini yine Prof. Dr. Semir Zeki’nin çalışmalarından da bahsederek ve Türkçe olarak anlattığı seminer ve konuşmalarını da Nöropsikoloji Derneği’nin sitesinden takip edebilirsiniz.

Hazırlayan: Beste Uysal

Kaynak

Zeki, S. (2007). The Neurobiology of Love. FEBS letters, 581(14), 2575-2579.


Beste Uysal

Ben Beste Uysal, Özyeğin Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden mezun oldum. Mezun olduktan "Nöropsikolojik Değerlendirme" eğitimi aldım. Bu sürecin ardından beynin nasıl çalıştığına dair merakım artarak devam ettiğinden Hollanda'da University of Groningen'de Klinik Nöropsikoloji alanında yüksek lisans eğitimi aldım. Şu an uzman klinik nöropsikolog olarak çalışmalarıma devam etmekteyim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir