Çiçek Hastalığı Nasıl Ortadan Kaldırıldı?

Çiçek hastalığı yüzlerce yıl boyunca insanlığın başına bela olmuş bir hastalıktır. Ökaryot hücresinden onlarca kat daha küçük olan bir virüs insanların hayatını kabusa çevirebiliyor, hatta öldürebiliyordu. Çiçek hastalığı iki virüs türünün neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır. Variola major ve Variola minor virüsleri hücreleri enfekte edip ciddi sağlık sorunlarına yol açıyorlardı. 20. yüzyılda virüslere karşı aşı geliştirildikten sonra hastalığın görülme oranları düşmeye başladı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bir eradikasyon programı hazırladı ve tüm dünyada virüsü ortadan kaldırmayı amaçladı. Son çiçek hastalığı vakası 1977’de görüldü ve 1980’de virüsün dünya üzerinde yok edildiği resmi olarak duyuruldu.
Variola virüsleri vücuda girdikten sonra ilk olarak ateş ve kusma belirtilerinin ortaya çıkmasına neden oluyordu. İlerleyen zamanlarda boğaz ağrıları, deride lezyonlar ve kaşıntılar görülüyordu. Kaşıntılarla birlikte tüm vücutta içi sıvı dolu sivilce gibi apseler oluşmaya başlar. Apseler kaşıntı yapar ve kaşındığında tüm vücutta iz bırakır. Yüzünüzde onlarca apse ve sivilce çıktığını düşünün. Hayatınız boyunca o izlerle yaşamak zorunda kalıyordunuz.
Çiçek Hastalığı İlk Ne Zaman Ortaya Çıktı?
Çiçek hastalığının tam ne zaman ortaya çıktığı bilinmiyor. Virüslerin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Genomumuzun %5-8’inin virüs DNA’sından oluştuğu düşünüldüğünde bunu anlamak hiç de zor değildir. Çiçek hastalığına dair ilk kanıtlar milattan önce 1500 yılına kadar uzanır. O tarihlerdeki tıbbi kayıtlarda çiçek hastalığına benzer belirtiler tarif ediliyor. Zaman zaman çiçek hastalığı salgınları çıktığı düşünülüyor. Her yıl bu hastalıktan yaklaşık 400.000 insanın öldüğü tahmin ediliyor. Çok sayıda insan göz çevresinde çıkan sivilceler yüzünden kör oluyordu ya da hayatına kötü izlerle devam ediyordu.
Çiçek hastalığı tarihte karşılaştığımız en berbat hastalıklardan biridir. Sadece 20. Yüzyılda 300 milyon insanın bu hastalıktan hayatını kaybettiği düşünülüyor. Virüsün dünyadaki son 100 yılında 500 milyon insan enfekte olmuştu. 1967 yılında bir yılda virüs 15 milyon insanda görülmüştü. Diğer salgınlarla kıyaslandığında bunun nasıl vahim bir tablo olduğu görülüyor.
Çiçek Aşısı Nasıl Keşfedildi?
İlk aşılama çalışmaları Çin’de 10. Yüzyıla kadar uzanıyor. O tarihlerde hasta kişilerin döküntülerinden alınan irinler toz haline getirilip sağlıklı insanların burunlarına sürülürmüş. Bu şekilde hastalığın hafif şekilde seyretmesi sonrasında kişinin bağışıklık kazanması amaçlanıyordu. Bu teknik tamemen kusursuz olmasa da o tarihlerde yapılan güzel bir uygulamaydı. Benzer şekilde Türklerde de aşılama teknikleri kullanılıyordu. Hastaların döküntülerinden gelen irinleri toplayan aşıcı kadınlar vardı. Bu kişiler çocukları aşılıyor ve çiçek hastalığına bağlı ölüm oranlarının %1-2’ye düşmesine yardımcı oluyordu.
İngiliz doktor Edward Jenner 18. Yüzyılda Edirne’ye yaptığı bir seyahatte Türklerde çiçek hastalığı görülme oranlarının çok düşük seyrettiğini fark etti. Sebebini araştırdığında aşıcı kadınların uygulamalarının çok etkili olduğunu gördü. 1796’da Jenner çiçek aşısının insanlardaki koruyucu etkisini gösterdi ve ilk modern çiçek aşısı geliştirilmiş oldu. Çiçek aşısının duyurulmasından çok kısa süre sonra tüm dünyada ülkeler kanunlar çıkararak çiçek aşısını desteklediler.
Aşı çalışmaları ilerleyen yıllarda bazen zorunlu tutuldu, bazen ise yasaklandı. Ancak aşıların önemi 100 yıl sonra çok daha iyi anlaşıldı. 20. Yüzyılın başlarında aşı uygulayan Kuzey Avrupa ülkelerinde çiçek hastalığı artık görülmüyordu. 1950’lere gelindiğinde DSÖ çiçek hastalığını tamamen ortadan kaldırmak için bir eradikasyon programı başlattı. 1959’da yılda 2 milyon insanın ölümüne yol açan çiçek hastalığı 1980 yılında dünya üzerinden silinmişti. Bu aşının başarısıydı.
Hastalığın Belirtileri
Çiçek hastalığı ilk olarak tıpkı grip ve soğuk algınlığı gibi ateş, halsizlik ve kas ağrılarına neden oluyordu. Hastalık ilerledikçe virüs sindirim sistemini de etkiliyor ve mide bulantıları, kusma ve sırt ağrıları görülüyordu. Hastalığın belirgin özelliği olan deri döküntüler 12-15. günlerde çıkmaya başlıyor. Virüsün kuluçka evresi yaklaşık 12 gündür. Virüs deri hücrelerine ciddi şekilde saldırıyor. Döküntüler çıkmaya başladıktan sonra kaşıntı yapıyor ve çıkan irin virüsün daha fazla yayılmasını sağlıyor.
Çoğunlukla ilk yüz bölgesinde başlayan döküntülerden sonra hastalık dört farklı şekilde seyrediyor: Düz, değişmiş, kötü huylu ve hemorajik. Aşılanmamış kişilerde görülen çiçek hastalığı vakalarının %90 düz çiçek hastalığı grubundadır. Eradikasyondan sonra aşılanmış insanlarda çiçek hastalığına rastlanmıştı. Araştırmalar hastalığın değişmiş bir türünün olduğunu gösterdi. Kötü huylu ve hemorajik çiçek hastalıkları ise çok öldürücü bir yapıdadır.
Hazırlayan: Çağlayan Taybaş