Cinsel Yönelim Tek Bir Gen Mi Yoksa Çevre Tarafından Mı Belirlenir?

Eşcinsellik ülkemiz de dâhil olmak üzere dünyanın pek çok bölgesinde bir hastalık olarak görülüyor. Ancak 1974’te dünyanın en büyük psikiyatri otoritelerinden biri olan Amerikan Psikiyatri Derneği, eşcinselliğin bir hastalık olmadığını ilan etti. Amerika’da 1974’den biraz geriye gittiğinizde cinsellik araştırmalarının gerçek anlamda 1950’lerdeki Kinsey raporuyla başladığını biliyoruz. Bir zoolog olan Alfred Kinsey o zamanlar 8.000 kişiyle görüşme yapıp kapsamlı bir rapor yazıyor. Ancak cinsiyeti keskin ifadelerle tanımlıyor. Oysaki cinsiyet ve cinsel yönelim ile ilgili son araştırmalar 2 cinsiyetten çok daha fazlasının olduğunu gösteriyor. O günden bu güne pek çok şey değişti elbet ama cevap bulamadığımız bazı soruların farkındayız. Artık kesin olarak hastalık olmadığını bildiğimiz eşcinsellik (homoseksüellik) cinsel çekimin kişinin kendi cinsiyetinden kişilere yönelik olmasıdır.
Cinsel yönelim ile ilgili sorular hala tam olarak yanıt bulamamıştır. Doğuştan genetik olarak mı yoksa sonradan çevrenin etkisiyle belirlendiği hala merak konusudur. Ya da genetik ise tek bir gene mi bağlı yoksa birçok gen etkili oluyor mu gibi soruların cevabını bulmayı amaçlıyoruz. Bu sorular karşısında çok farklı fikirler ortaya çıkmış, bilim insanları da ortak bir karara varamamıştır.
Cinsel Yönelimin Kökleri Araştırılıyor
Harvard Üniversitesi’nde Dr. Andrea Ganna liderliğinde yürütülen çalışmada insanlarda cinsel yönelimin kökenleri araştırıldı. Bu çalışmanın önemli bir özelliği şimdiye kadar eşcinsellik üzerine yapılmış en kapsamlı araştırma olmasıdır. Bu kapsamlı araştırmada ki bilim insanları, buldukları sonuçları dünyanın en saygın bilim dergilerinden biri olan Science’ta yayınladı. Bilim insanları cinsel yönelimin ardındaki genleri ve biyolojik süreçleri merak ediyordu. Bunun için İngiltere’de Biobank’ta 68.000 kişinin cinsel yönelim ve genetik profillerini incelediler. Araştırmacılar analizlerine yalnızca aynı cinsiyetten biriyle, karşı cinsinden biriyle ya da her ikisiyle seks yaptığını bildiren kişilerin verilerini dâhil ettiler. Bilim insanları, elde ettiği sonuçlarda daha birçok genetik lokusun muhtemelen aynı cinsiyetten cinsel davranışı desteklediğini buldu. Ayrıca genetik faktörler arasındaki ilişkinin fazlaca karmaşık olduğunu belirtti.
Ekip , “Eşcinsel cinsel davranışla ilişkili genom çapında önemli lokuslar belirledik ve ortak genetik çeşitliliğin daha geniş bir katkısı olduğuna dair kanıtlar bulduk“ diyor. Keşif örneklerinde (UK Biobank ve 23andMe), beş otozomal lokus aynı cinsiyetten cinsel davranışla anlamlı şekilde ilişkilendirildi. Örneğin, biri koku alma duyusuyla ilgili birkaç gen içeren bir DNA dizisine yerleştirildi ve çalışmanın ilk yazarı Andrea Ganna konuyla ilgili bir başka açıklamasında “Cinsel çekicilikle koku arasında güçlü bir bağ olduğunu biliyoruz ancak bu durumun cinsel davranışlarla bağlantısı net değil” dedi.
Cinsel Yönelim Çok Sayıda Genin Faaliyetiyle Belirleniyor
Araştırma aynı cinsiyetten insanlarla seks yapma dürtüsünün birçok farklı genin çok karmaşık bir etkileşiminden kaynaklanabileceğini gösterdi. Buna göre eşcinsel davranış örüntüsü farklı genlerin bir kombinasyonu olarak ortaya çıkmaktadır yani cinsellik tek bir genden etkilenmez. Araştırmalar, farklı genetik konumların – farklı genlerin bulunduğu bir kromozomdaki konumların – cinsellik ve aynı cinsiyetten cinsel davranışla bağlantılı olduğunu ortaya koymuştur. Bu konuyla ilgili olarak Ganna “Cinsel yönelime katkıda bulunan biyolojik faktörler büyük ölçüde bilinmemektedir ancak genetik etkiler, genetik olarak özdeş (monozigotik) ikiz çiftlerde çift yumurta ikizlerinde olduğundan daha sık uyumlu olduğunu göstermiştir” diyor. Diğer bir bilim insanı Neale, “Bireyin cinsel davranışını genomundan tahmin etmek etkili bir şekilde imkânsızdır ancak yine de çok önemli bir faktördür” demiştir.
Bu geniş çaplı çalışmada genetik yapının cinsel yönelimi etkilediğini fakat bunu tek bir genle yani “eşcinsel geni” ile olamayacağını görmüş olduk. Eşcinsel gen olmadığı gibi son yapılan çalışmalarla beraber genetiğin cinsel yönelim üzerindeki etkisi %8 ila 25 arasında olduğunu da biliyoruz. Yapılan bu araştırmada cinselliğin ne kadar karmaşık bir yapısının olduğunu bir kez daha anlamış oluyoruz. Eşcinsellik tek bir gene bağlı olmadan çok daha karmaşık bir yapı çizerek genetik etkinlik, çevresel unsurların ve biyolojik unsurların önemini gösteriyor. Ayrıca eşcinselliğin hayvanlarda da oluşu bunun doğal bir yönelim olduğunu kanıtlar nitelikte. Diğer önemli bir ayrıntı olarak, elde edilen bu bilgileri özenle kullanmak ve yanlış bilginin insanların refahını ve sağlığını nasıl etkileyebileceği konusunda dikkatli olmak çok önemlidir. Bu çalışmayla beraber gelecekteki çalışmalardan beklentimiz, genetik yatkınlıkların çevresel faktörler tarafından nasıl değiştirildiğinin de araştırmasıdır.
Hazırlayan: Şeyma Koç
Kaynaklar
https://medicalxpress.com/news/2019-08-gay-gene-major.html
https://www.medicalnewstoday.com/articles/326238.php