COVID-19 Tedavisinde İmmün Modülatörlerin Faz 3 Klinik Araştırmaları Başladı
COVID-19 ile mücadelede en çok konuşulan aşı çalışmaları olsa da çok sayıda tedavi ve mücadele yöntemleri de araştırılıyor. Hepimizin bildiği gibi pandemi dünyayı inanılmaz bir şekilde sarstı ve sonuçları her gün daha yıkıcı oluyor. Ülkemizde ekonominin kötü etkilenmesi yüzünden bu sarsıntıyı telafi etmek için eğitim ve turizm sektörü de peşi sıra sürükleniyor ve insan sağlığı göz ardı ediliyor. Ancak iyi şeyler de olmuyor değil. Amerika’da Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) COVID-19 nedeniyle hastaneye yatırılmış hastalarda üç yeni ACTIV-1 (Accelerating COVID-19 Therapeutic Interventions and Vaccines) immün modülatörün faz 3 klinik araştırmalarına başladı. Faz 1 ve 2’yi başarıyla geçen moleküller bu fazda da başarılı olursa piyasaya çıkıp tüm hastalara uygulanabilecek. ACTIV programının açılımı COVID-19 terapötik müdahaleler ve aşıları hızlandırmak anlamına geliyor. COVID-19’a özel tasarlanan klinik araştırmaların önceliklendirilmesi ve buna yönelik gerekli fonların çıkarılmasını kapsıyor.
Faz 3’te bu modülatörlerin etkililiği ve güvenliliği hastalar üzerinde plasebo kontrollü bir şekilde denenecek. Bu üç ilaç Janssen’in infliximab (Remicade), Bristol Myers Squibb’in abatecept (Orencia) ve AbbVie’nin Cenicriviroc’undan oluşuor. İmmün modülatörler randomize olmuş hastalara verilecek ve COVID-19 nedeniyle ortaya çıkan sitokin fırtınasını ne derece durdurduğu, hastaneden kalış ve solunum cihazına bağlı kalma süresine nasıl etki ettiği araştırılacak.
Sitokin Fırtınası Nedir?
Koronavirüs solunum yolu ile vücuda girdikten sonra ilk haftalar ölümcül etkisi olmuyor. Ne zamanki bağışıklık sistemini aşırı alarma geçirecek kadar inflamasyon oluşuyor, o zaman yarattığı tahribat da büyük oluyor. Virüs epitel hücrelerdeki ACE2 reseptörlerine tutunup hücreleri enfekte ettikçe bu durum bağışıklık hücrelerinin gözünden kaçmaz. Bu hücreler sitokin adlı moleküller salgılayarak o bölgede immün yanıtının oluşmasını sağlar. Bir miktar inflamasyon iyidir ama virüs durdurulamazsa o bölgede aşırı miktarda sitokin birikir ve bağışıklık sistemi gereğinden fazla müdahalede bulunur. Buna sitokin fırtınası adı veriliyor ve bu durumda bağışıklık hücreleri virüsten çok sağlıklı diğer hücrelere zarar veriyor. Şiddetli COVID-19 vakalarında hastalara bağışıklık sistemini baskılayıcı kortizon içerikli ilaçlar da bu nedenle veriliyor. Sitokin fırtınası engellenemezse organ yetmezliği ve ölümle sonuçlanabilir.
Klinik çalışma Washington Tıp Fakültesi’ndeki araştırmacıların liderliğinde ve NIH’in finansal desteği ile yürütülüyor. Bilim insanları bağışıklık sisteminin kendi hücrelerine saldırmasını engellemek için çeşitli modülatörler kullanmayı planlıyor. Amerika ve Latin Amerika ülkelerinde yürütülecek olan klinik araştırmalarda 2.100 hastanın yer alması hedefleniyor. Hastalar orta ve ileri seviyede COVID-19 hastası olacaklar. Tüm hastalar standart tedavi remdesivir alacak ama bir gruba plasebo verilecek, diğer grup ise araştırılmakta olan ilaçlardan birini alacak. Klinik araştırmalarda hastanın tedavisiz bırakılması etik olmadığından çalışma ilaçlarını doğrudan plasebo ile kıyaslamak doğru değildir.
Hastalığın Dinamiklerini Daha İyi Anlayacağız
Farklı tedavi seçeneklerinin hastaları nasıl etkilediğini göreceğimiz bu çalışma hastalığın şiddetinin, iyileşme hızının, ölüm oranlarının tedavi kombinasyonlarına bağlı olarak ne kadar değiştiğini ortaya koyacak. Bir immün modülatörü tek başına kullanmak ile remdesivir kombinasyonlu kullanmak arasındaki farkı kapsamlı bir şekilde göreceğiz. Bu tür klinik araştırmalar sayesinde yakında COVID-19’un dinamiğini ve hastaların ilaçlara nasıl yanıt verdiğini çok daha iyi anlayabileceğiz.
NIH direktörü Francis Collins çok kısa süre içinde ACTIV programı altında 5. Klinik araştırma protokolünün yürürlüğe girdiğini belirtiyor. 3 şirketin immün modülatörleri COVID-19 tedavisinde en umut verici moleküllerdir. Başarılı oldukları takdirde bu hastalığın tedavisinde ciddi ilerleme kaydedeceğiz.
Araştırma herhangi bir sorun olmazsa 6 ay boyunca devam edecek ve ara analizlerde ilacın etkinliği kanıtlanırsa tüm dünyaya duyurulacak. Sonuçların istatiksel olarak anlamlı olması için öncelikle belirli bir hedef hasta popülasyonuna ulaşılması gerekiyor. Hastaların iyileşme ve ölüm oranları aldıkları tedaviye göre nasıl şekillenecek merak konusu. Geçtiğimiz haftalarda da NIH Boehringer Ingelheim ve AbbVie’in ortak ürünü Risankizumab’ın remdesivir ile kombine edilerek plasebo kontrollü klinik araştırmasını başatmıştı. Çok sayıda klinik araştırma var. Önümüzdeki bir yıl içinde COVID-19 hakkında çok şey öğreneceğiz.
Hazırlayan: Çağlayan Taybaş
Kaynaklar