İbn-i Sina Kimdir?
İbn-i Sina 980 yılında Buhara’nın Efşene köyünde (Özbekistan) dünyaya geldi. Babası Abdullah Samani İmparatorluğunda saygın bir bilim adamıydı. Çevresinde birçok alimle ve ilim ortamının tam da ortasında yetişen İbn-i Sina henüz 10 yaşındayken Kuranı hatmetti. Aynı zamanda edebiyat, dil ,fıkıh ve daha birçok alanda eğitimler aldı. Öklid’in ‘Elementler’ kitabı, Batlamyus’un Almagest’i gibi zamanının en önde gelen bilim eserlerini okudu.
‘’İnsanın ruhu kandil, bilim onun aydınlığı ve Tanrısal bilgelik de kandilin yağı gibidir. Bu yanar ve ışık saçarsa o zaman sana ‘diri’ denir.’’
‘’Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir’’
İlk olarak hastalıktan kurtardığı Emir’in yanında çalışmaya başladı. Bu başarısının ödülü zamanın ünlü kütüphanelerinden olan Samani kütüphanesinden istediği kadar yararlanabilmek oldu. Bir bilim insanı için bu en büyük ödüldü. Daha sonrasında yıkılan hanedanlıklar, sürgünler, öğrenme ve öğretme arayışı ve daha nice olay. Yaşadığı Hanedanlıklar kimi zaman onu ödüller ve övgülerle müjdelemiş. Ama ne yazık ki kimi zaman da hapishanelerle cezalandırmıştır. Kaçmak zorunda kaldığı, başkasının kılığına girmesi gerektiği bile olmuştur. Ömrünün sonunu ve en rahat dönemini İsfahan’da doktor ve bilim danışmanı olarak geçirmiştir. Bir sefer sırasında geçirdiği kolit atağından sonra ölüm döşeğinde tüm mallarını yoksullara bağışlamış ve kölelerini azad etmiştir. 1037’nin Haziranında 57 yaşındayken ömrü boyu bağlı kaldığı kitaplarına veda etmiştir. Mezarı Hamedan’dadır.
‘’Şifasız hastalık yoktur; irade eksikliğinden başka. Değersiz bitki yoktur; tanınmamasından başka.’’
‘’Tıp ilmi ki beyte sığdırılmıştır ve söylemenin güzeli de kısa söylenmesindedir. Az ye! Yedikten sonra hazım oluncaya kadar başka bir şey alma! Zira şifa yemeğin hazım olunmasındadır. İnsanın sağlığını bozan yemek üzerine yemek yemektir. O yüzden tıpta, hastalık ve sağlığın sebeplerini bilmemiz gerekir.’’
Yaşadığı çağda İslam coğrafyasının ve hatta tüm dünyanın en büyük hekimlerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Erken tıbbın babası olarak kabul edilir. İslam coğrafyasında ‘Ebu Ali Sina’, Batılılarda ise ‘Avicenna’ olarak tanınır. Tıp ve felsefe alanlarında ağırlıklı olmak üzere 200 civarında eseri mevcuttur. Batılılarca Modern Orta Çağ biliminin kurucusu ve ‘Büyük Üstat’ olarak bilinir. Tıp alanında en önemli eserleri El Kanun fi’t Tıb(Tıbbın Kanunu) ve Kitabü’l Şifa(İyileşme kitabı)’dır. ‘El Kanun fi’t Tıb’ ile ünlenmiş ve bu kitap 17.yüzyıla kadar hem Avrupa’da hem Ortadoğu’da temel kitap olarak tıp öğrencilerine öğretilmiştir.
‘’Ruhsal bir hayal gücü vardır.Bu güç, hastalıkları oluşturabileceği gibi var olan rahatsızlıkları da ortadan kaldırabilir. Beden, ruhsal hayal gücünün emirlerine itaat etmek zorundadır.’’
‘’Faziletler alışkanlık haline getirilince saadet doğar.’’
Sadece tıp ve felsefe alanında değil astronomi, metafizik, geometri, doğa bilimi, mantık, fıkıh, simya gibi birçok alanda çalışmalar yapmış ve eserler üretmiştir. Çünkü İbn-i Sina’nın çağının bilimdeki gereklerinden en önemlisi insanın ulaşabildiği bilgi yığınını bir bütün olarak kabul edip çeşitli bilim dallarını birbiriyle ilişkilendirmek ve birlikte değerlendirmektir. Çalışmalarını yaparken Hipokrat, Aristotales, Galen, Farabi, Razi, Biruni gibi bilim insanlarından etkilenmiş ve aynı zamanda kendinden sonra gelecek birçok bilim insanını hem eserleriyle hem de düşünceleriyle etkilemiştir. Onun yaşadığı dönemden bu döneme her ne kadar bildiklerimiz çok daha fazla artmış olsa da çalışma sistematiği ve bilimleri birlikte inceleme, ilişkilendirme diyalektiğiyle hala günümüze tutacağı ışığın bitmediği şüphesiz. Ülkemizin ve Dünyanın daha nice bilim insanları, nice ‘İbn-i Sina’lar yetiştirmesi dileğiyle. Bilgiyle kalın.
Hazırlayan: Ünal Çimen