Karar Verebilme Özgürlüğüne Sinirbilimsel Eleştiri

Karar Verebilme Özgürlüğüne Sinirbilimsel Eleştiri

Kendinizi alışveriş merkezinde kıyafet seçerken hayal edin. Etrafınızda bir sürü seçenek var. Tüm seçenekleri değerlendirdikten sonra mavi pantolonu almaya karar verdiniz. Bu kararınızı nasıl verdiniz? Susadınız ve odanızdan mutfağa doğru adım attınız, mutfağa vardığınızda elinize bardağı alıp ona sürahiden su doldurdunuz. Bardağı ağzınıza doğru götürüp suyu içtiniz. Bardağı tekrar yerine bırakıp odanıza döndünüz. Bu hareketlerin ne kadarını düşünerek ve bilinçli yaptınız? Tüm bu soruların cevabını birlikte arayalım.

Bilinci Anlamlandırmak

Bilincin tam olarak ne anlam ifade ettiği felsefeciler ve bilim insanları tarafından hala tartışılmakta. “Bilinç nedir” sorusunun birden fazla cevabı var. Bilinç genel olarak, insanda farkındalığın, duygunun, algının ve bilginin merkezi olarak kabul edilen yetidir. Zihnin kendi içeriklerinin farkında olduğu, içe bakış yoluyla bilinen, duyumları, algıları ve anıları ihtiva eden bölümüdür.[1]  Başka bir tanımda bilinç, öznenin duygularına, algılarına, bilgilerine ve kavrayışına bağlı olarak kendini anlama, tanıma ya da bilme yetisidir.[2]

Mavi Pantolonu Almaya Nasıl Karar Verebildin?

Pek çok kıyafet denedin. Çevrendekilere sana en çok yakışanın hangisi olduğunu sordun ve en sonunda mavi pantolonu almaya karar verebildin. Bu kararı verirken beyninde hangi mekanizmalar çalıştı?  Bu sorunun cevabını David Eagleman, Beyin Senin Hikayen adlı kitabında şöyle açıklıyor: “Beyinde, görevi dünyaya ilişkin değerlendirmelerinizi sürekli güncellemek olan küçücük, eski bir sistem vardır. Bu sistem, orta beyindeki küçük hücre gruplarından oluşur ve bu hücrelerin özelliği de,  dopamin adı verilen nörotransmiterin dilini konuşmalarıdır.

İleri Okuma: Beyindeki Nörotransmiterler

Beklentilerinizle gerçekliğiniz arasında bir uyuşmazlık olduğunda, orta beyindeki bu dopamin sistemi, durum için biçilen değeri yeniden değerlendirmeye yarayan bir sinyal yayınlar. Bu sinyal sistemin geri kalanına, işlerin beklenenden iyi mi (dopamin düzeyinin aniden artması) yoksa kötü mü (dopamin düzeyinin düşmesi) sonuç verdiğini bildirir. Beyinin geri kalanı da bu öngörü hata sinyalinin etkisiyle beklentilerini, bir dahaki sefer gerçekliğe daha yakın olacak şekilde ayarlayabilir. Dopamin, bir hata düzeltici; değerlendirmelerinizi mümkün olduğunca güncel halde tutan kimyasal bir değer biçme uzmanıdır. Dopaminin de etkisiyle, kararlarınızı, gelecek ile ilgili gözden geçirilmiş tahminler temelinde öncelik sırasına koyabilmektesiniz.”

Karar vermede devreye giren dopamin salgılayıcı nöronlar “ventral tegmental” alan ve “substantia nigra” adı verilen çok küçük iki beyin bölgesinde yoğunlaşmıştır.(3)  Yani pantolonun ücretini ödeyip kasiyere teşekkür ettikten sonra ventral tegmental alanınıza ve substantia nigranıza da dopamin salgıladığı için teşekkür etmelisiniz.

İleri Okuma: Dopamin

Karar Verme Özgürlüğüne Sahip Misin?

Ne kadar özgürsün diye sorulunca herkesin aklına “Başkasının özgürlüğünün başladığı yerde kadar” cevabı gelir. Bir karar verirken ne kadar özgür olduğumuz sorusu pek aklımıza gelmez.   Sinirbilim alnında özgürlük hakkında yapılan en iddialı deney Kaliforniya Üniversitesi Psikoloji Bölümünde bilinç araştırmalarında öncü bir bilim insanı olan Benjamin Libet’in “özgür irade” deneyidir. Benjamin Libet, özgürlüğü bilinç kavramı üzerinden sorguladı. Size doğru hızla gelen bir arabanın altında kalmaktan son anda kurtulduğunuzu düşünün. Arabadan hızla kaçarken gerçekten bilincinize danışarak mı kaçtınız? Libet, refleks -bilinç- karar verme mekanizmalarını daha iyi anlayabilmek için deneyler yaptı.  Portekizli gazeteci ve yazar Jose Rodrigues Dos Santos, Sülyman’nın Anahtarı kitabında Libet deneyini şu şekilde özetler:

“Libet, beyin yüzeyini elektrotlarla uyararak deneğin hissettiğini söylediği elektrik uyarısını algılamasının sadece yarım saniye sürdüğünü ispatlayarak işe başladı. Ki bu da bilincimizin gerçekliğe göre daima yarım saniye geri kaldığı anlamına geliyordu. Libet bu kadarla kalmadı. Beynin bilince danışacak zamanı olsa neler olacağını araştırdı. Misal içimizden biri pencereden bakmaya gitse, bu karar ani bir tepki gerektirmez. O halde karar süresi nasıl gerçekleşir? Libet bunu öğrenmek için, başka bir deney yaptı. Deneklerden bileklerini oynatmalarını istedi. Böylece üç şeyi ölçebildi: Deneklerin bileklerini oynatmaya bilinçli olarak karar verdikleri anı, beyin aktivitesinin başladığı anı ve son olarak, bileğin oynadığı anı. Deney şaşırtıcı sonuçlar verdi. Libet gerçekleşen ilk olayın beyin aktivitesinin başlangıcı olduğunu keşfetti. Ardından, 350 milisaniye sonra bilinçli karar alınmıştı ve 200 milisaniye daha sonra da bilek oynuyordu. Bu deney bilinçli kararın eylemin kaynağı olamadığını açıklıyor. Beyin önce bir karar alıyor, sonra bilinci bu konuda bilgilendiriyor.”

Tourette Sendromu

Karar verebilme ve özgür iradeyi sorgulatan bir diğer sebep de tourette sendromudur. Tourette sendromlu bir kişi dilini çıkarıp, yüzünü buruşturup birine kötü sözler söyleyebilir; Üstelik bunların hiçbiri onun seçimi değildir. Sendromun sık görülen belirtilerinden biri, kişinin ağzından küfür ya da ırkçı hakaretler gibi toplumsal olarak kabul edilemeyecek sözcük ya da ifadelerin kaçtığı talihsiz bir davranış biçimiyle kendini belli eden koprolalidir. Hastaların talihsizliği, ağızların çıkan sözcüklerin, genellikle o durumda söylemek isteyebilecekleri son şey olmasıdır; çünkü koprolaliyi tetikleyen durum, ağızdan çıkan sözü normalde yasak kılacak bir kişiyi ve da şeyi görmeleridir. Sözgelimi, obez bir insan görmek, Tourette sendromlu kişiyi “Şişko!” diye bağırmaya zorlayabilir. Düşüncenin yasaklanmışlığı, onu bağırarak dile getirme zorunluluğunu doğuran niteliğin ta kendisidir.

Tourette sendromuna özgü motor tikler ve uygunsuz ifadeler, özgür irade olarak adlandırdığımız süreçle üretilmemektedir. Dolayısıyla bir Tourette hastasında öğreneceğimiz iki şey vardır Birincisi, incelikli ve karmaşık edimler, özgür iradenin dışında da gerçekleşebilir. Bunun anlamı, kendimiz ya da bir başkasında karmaşık bir hareketi gözlemekle, bunun ardında özgür iradenin yattığı sonucuna varamayacağımızdır. İkincisi, Tourette hastasının yaptığı şeyi yapmama; beyninin başka bölümlerinin verdiği kararı özgür iradeyle bastırma veya geçersiz kılma şansı yoktur. Özgür iradenin ve yapmama özgürlüğünün yokluğunda eksikliği duyulan şey, “özgürlüktür” [5]

Tüm bu bilimsel bilgilerin ışığında insanın acziyetini bir kez daha anlaması ve daha barışçıl bir dünya dileğiyle.

Hazırlayan: Rukiye Akgün

Kaynaklar

1)Ahmet Cevizci; Paradigma Felsefe Sözlüğü, s280

2)www.wikipedia.org/wiki/Bilinç

3) David Eagleman; Beyin Senin Hikayen, s140

4)  Jose Rodrigues Dos Santos; Sülyman’nın Anahtarı s95

5) David Eagleman; Incognito Beynin Gizli Hayatı


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir