Martin Luther King
Günümüzde cinsiyet, din, dil, ırk ve milliyet ayrımlarına ek olarak desteklediğiniz takımdan tutun da sesinizin tonuna kadar ayrıştırmaya bayılan bir toplum içerisindeyiz. Peki yan komşunuz otobüsle seyahat edebilirken araçtan inmeniz ve sizden yürümeniz istendi mi? Peki yanınızdan geçen insanlar ten renginiz sebebiyle rencide edici bakışlarını sizlere savurdular mı? İşte bu insan tam da Amerika bu tür olaylarla çalkalanırken ortaya çıkıverdi.
Martin Luther King, gençlik ateşinin cayır cayır yandığı ilk günlerinden hayatının son gününe kadar siyahi vatandaşların eşitliği için savaşmıştır. Eğitim, işçi-işveren ilişkileri ve insan haklarına dair her konuda gerekenin yapılması için çaba harcamıştır. Mücadelesinin güçlenmesi ve sesinin yükselmesi sonucu kurşunla vurularak 39 yaşında dünyadan resmen alıkonulmuştur.
Kısacık ömründe, siyahi vatandaşlar adına, Amerikan yurttaş hakları hareketi için eline geçen her fırsatı değerlendiren öncü bir politik eylemci, bir baba, doktor ünvanına sahip bir sosyolog ve bir din adamıdır.
‘’ Yoğun ve eleştirel düşünmeyi öğretmek eğitimin görevidir. Zekâ artı karakter, işte eğitimin gerçek amacı budur. ‘’
15 Ocak 1929 tarihinde dünyaya gelmiştir. Morehouse Koleji’nde eğitimini alırken topluluk ve kültürler hakkında farkındalık kazanmıştır. Kolejden Sosyoloji lisansını tamamlamasıyla eğitim serüveni başlar. Henüz 17 yaşındayken azınlık haklarını desteklediği yazısı The Atlanta Constitution dergisinde yayımlamıştır. 19 yaşında ise Atlanta’da babasına ait olan Ebenezer Baptist Kilisesi’nde papaz yardımcısı olur. Ardından Boston Üniversitesi’nde İlahiyat fakültesine başlayarak yoluna devam eder.
Bu esnada sanatsal başarılara imza atarak adından söz ettiren bir kadınla, Coretta Scott’la tanışır ve bir sene sonra evlenirler. 1956 yılında King, Ripley Caddesi’ndeki İlk Baptist Kilisesi’nde gerçekleştirdiği konuşma esnasında evi bombalanır. Şükürler olsun ki eşi ve kızı zarar görmez.
‘’ Hepimiz farklı gemilerle gelmiş olabiliriz ama şimdi aynı gemideyiz. ‘’
MLK, Güney Hristiyan Liderlik Konferansı’nın başkanı olduktan sonra Time dergisinin kapağında yer alır. Aynı yıl içerisinde ilk defa ulusal hitapta bulunur ve Washington’daki Lincoln Anıtı’nda Özgürlük için Dua Yolculuğu esnasında ‘’Bize de oy pusulası verin!’’ diyerek halka seslenir.
1960 Atlanta-Rich’s de katıldığı oturma eyleminde göz altına alınır. Hüküm giymesi için yeterli gerekçe olmamasına rağmen 56 yılında askıya alınan bir trafik cezasını ihlal ettiği gerekçesiyle 4 ay boyunca ağır çalışma cezasına çarptırılır. İki bin dolar kefalet ödenerek serbest bırakılır. 17 Kasım 1961’de Şiddetsiz Öğrenci Koordinasyon Komitesi, Ulusal Renkli İnsanları Geliştirme Derneği Başkanlar İttifakı, Kadın Kulüpleri Federasyonu ve Negro Seçmenler Ligi’nden temsilciler Albany Hareketi adı altında kapsamlı bir kampanya yürütür. Bu süre içerisinde Güney Hristiyan Liderlik Konferansı da bu koalisyona katılır. Kampanya dahilinde her türlü ayrımcılığa karşı bir bütün olarak göğüs germeye kararlıdırlar. Protestonun başlamasıyla birlikte yüzlerce insan hapse atılır ve şehir merkeziyle pazarlık yapmaya başlanır. Yerel bir doktor olan William G. Anderson, Martin Luther King’i kampanyaya yardıma çağırır. King, 15 Aralık’ta Albany’ye gider ve Shiloh Baptist Kilisesi’ndeki topluluğa bir konuşma gerçekleştirir. Ertesi gün MLK, Anderson ve Ralph Abernathy, izinsiz geçit töreni yapmak ve kaldırımı tıkamak suçlamasıyla parmaklıklar ardındaki yüzlerce siyahi vatandaşa katılır. King’in katılımı ulusal medyanın ilgisini çeker ve siyahi topluluktan daha fazla üyeyi protestolara katılmaya teşvik eder. King’in tutuklanmasının ardından yetkililer ve hareketin liderleri bir anlaşmaya yanaşır: King şehri terk ederse, yetkililer Eyaletler Arası Ticaret Komisyonu’nunkararına uyacak ve hapisteki protestocuları kefaletle serbest bırakacaklardır. Ancak, King’in Albany eyaletinden ayrılmasının ardından yetkililer anlaşmayı sürdürmez. Protestolar ve ardından tutuklamalar 1962’ye kadar devam eder. Ülkenin dört bir yanındaki haberler, Albany protestolarının başarısızlığını King’in kariyerindeki “en çarpıcı yenilgilerden biri” olarak gösterir.
27 Haziran 1962 tarihinde Albany eyaleti belediye binasında bir dua nöbeti düzenlerken tutuklanır ve hapisten ayrılmayı reddeder. Hücresindeyken kaleme aldığı notlarında hapishaneden kefaletle ayrılmamasının sebeplerinden şöyle bahsettiği görülür;
“1. İçerisinde bulunduğumuz durumu tarttıktan sonra, bu noktada ayrılırsam halkın moraline bir darbe olacağını düşünüyorum. 2. Önceki tutuklanmamın para cezasının esrarengiz bir şekilde ödenmesi nedeniyle şu an hapisten çıkışım basın tarafından yanlış yorumlanacak ve çarpıtılacaktır.’’
10 Ağustos tarihinde hapishaneden çıkmasının üzerinden çok geçmeden Güney Hristiyan Liderlik Konferansı Birmingham’da toplandığında Amerikan Nazi Partisi’nin bir üyesi, King’in yüzüne iki kez yumruk atar. 1963’te Alabama eyaleti mahkemesinin gösterilere karşı verdiği bir emri görmezden geldiği için tutuklandıktan sonra King Birmingham Hapishanesi’nde meşhur mektubunu yazar. Irkçılığa şiddet içermeyen direnişin bir savunması olan bu mektubunda kötü insanların gaye ve eylemlerinin haksızlığa karşı iyiliği ve adaleti savunan insanlardan daha verimli ve kolektif kullandıklarından yakınır.
28 Ağustos 1963’te Washington’da İşler ve Özgürlük Yürüyüşü’ne 200.000’den fazla gösterici katılır, Lincoln Anıtı’nda “Bir Hayalim Var” konuşmasını yapar. İnsanlar seslerini yükseltmeye devam ederken Birmingham’daki 16. Sokak’ta yer alan Baptist Kilisesi’nde bir bomba patlar ve dört siyahi genç kız hayatını kaybeder. King onlar adına övgüler yağdırıp, hayatlarının bir hiç uğruna yanmadığından bahseder. 1964 yılının ilk Time baskısında MLK ‘Yılın Adamı’ ünvanıyla yer alır. King ve 17 kişi, Florida, St. Augustine’deki sadece beyazların girebildiği bir restoranda servis talep ettikten sonra izinsiz girdikleri için hapse atılır.
10 Aralık 1964 tarihinde Martin Luther King, Sivil Haklar Hareketi esnasında gösterdiği liderliği ve şiddetsiz eylemlerle ırksal adalete ulaşma konusundaki kararlılığı sebebiyle layık görüldüğü Nobel Barış Ödülü’nü kazanır. 1965 yılında Alabama eyaletinde oy hakkı yürüyüşçüleri polis tarafından saldırıya uğrayıp dövüldükten sonra King, Selma’dan Montgomery’ye sivil haklar yürüyüşçülerini barışçıl bir şekilde yönetir. Bütün bu eylemler sonucunda 1964 yılında Sivil Haklar Yasası ve 1965 yılında siyahlara da oy hakkı veren yasa kabul edilir.
MLK, hak ettikleri maaş ve haklara sahip olmaları için mart ayından beri grevde olan siyahi sağlık çalışanlarını destekleme amacıyla Memphis’e gider. Siyahi sağlık çalışanları da diğer meslektaşları gibi eşit ve özgür haklarla çalışmak istiyorken onlarla omuz omuza eylemlerde yer alır. 1967’de New York Şehri Kilisesi’nde yaptığı konuşmada King, ABD’den Vietnam Savaşı’nı sona erdirmek için daha fazla çaba göstermesini talep eder.
MLK, medeni haklar faaliyetlerinin ekonomik haklar alanına genişletilmesi amaçlanarak kitlesel bir sivil itaatsizlik protestosu olan Yoksul Halk Kampanyası planlarını açıklar ve Memphis’te grev yapan temizlik işçilerini destekleyen 6.000 protestocuya liderlik eder. Yürüyüş, şiddet ve yağmalamayla sona erer. King, barışçıl bir yürüyüşe liderlik etme niyetiyle Memphis’e döner.
3 Nisan 1968 gecesi Memphis’te sanki son gecesini yaşadığını hissetmişçesine ünlü balkon konuşmasını yapar;
‘’ Bundan sonra bana ne olacağı önemli değil. Herkes gibi ben de uzun yaşamak isterim. Ancak artık bununla ilgilenmiyorum. Sadece Tanrı’nın iradesine teslim olmak istiyorum. Bu gece çok mutluyum ve hiçbir şeyden endişe etmiyorum. Hiçbir insandan korkmuyorum. Tanrı bana dağın zirvesine çıkma lütfunda bulundu. Oradan etrafa baktım ve ‘Vaadedilmiş Ülke’yi gördüm. Ben oraya sizinle ulaşamayabilirim. Ancak bu gece bilmenizi istiyorum ki biz halk olarak vaad edilmiş ülkeye ulaşacağız’’.
Bu konuşmanın üzerinden 10 saat geçtikten sonra King, Memphis’te kaldığı Lorraine Moteli’nin balkonunda hain bir suikastçı tarafından kafasından vurularak yere yığılır. Yardımcısı rahip Jesse Jackson’ın dizleri üzerinde 50 dakika içerisinde hayata veda eder.
Bu cesur insan haksızlıklara asla ve asla boyun eğmedi, başını dik tutarken ağzından çıkan her cümleyi adeta bir kılıç gibi haksızlığa karşı darbe olarak kullandı. Hayata o gün gözlerini yummasına rağmen başardığı işler milyonları etkiledi. Hem herkes için eşitlik amacına olan bağlılığıyla hem de ardında bıraktığı birçok düşünce ve fikirle bizlere ışık olmaya devam ediyor.
’’ Silahsız gerçeğin ve koşulsuz sevginin gerçekte son söz olacağına inanıyorum. Bu yüzden geçici olarak mağlup edilen hak, kötü zaferlerden daha güçlüdür. ‘’
Ve unutmayın ki,
‘’ ÖZGÜRLÜK HİÇBİR ZAMAN EZENLER TARAFINDAN VERİLMEZ; EZİLENLER BUNU KARARLI BİR ŞEKİLDE TALEP ETMELİDİR. ’’
Aramızdan ayrılışının 53. yıldönümünde sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz.
Hazırlayan: Gülşah Şebnem Özköse
Kaynaklar
Muhteşem bir insan ve güzel bir anlatım. Tebrikler.