Makaleler

Sinirbilim ve Hukuk

Sinirbilim ve Hukuk

Günümüzde, sinirbilimin birçok disiplinle flört ettiğini görmekteyiz. 🙂  Bunlardan biri, son yıllarda oldukça popülerlik kazanan ve bilişsel çalışmalara da ek katkılar sağlayan, sinirbilim ve hukuk ilişkisidir.

Hukukun ortaya çıkma nedeni, masum ve suçlu olanları birbirinden ayırt etmek ve suç ögesi bulunduranları cezalandırıp, davranışlarını düzenlemektir. Davranışlarımızın tümünden beyin sorumlu olduğuna göre sinirbilimdeki gelişmeler, beraberinde hukuk ile de ilişki içerisinde olmayı olmayı zorunlu kılacaktır.

Aslında beyin araştırmaları, yasal süreç üzerinde üç açıdan etkili olmaktadır. Birincisi, özgür irade ve suç ehliyeti hakkında şüpheler artmaya başladı. İkinci olarak, masum ve suçluyu tespit ederken teknolojiden faydalanma olanağının artması sayılır. Sonuncusu da, artık şahitlerin güvenirliğinin sorgulanmasına yol açmasıdır.

 Her Zaman Sorumlu Sayılır Mıyız?

Yasal düzenekte sorumluluk, oldukça önem arz eden bir mevzudur. İnsanlar, davranış ve eylemlerinden sorumlu tutulurlar ve hukuk bu konuda toplumsa düzeni tesis eder. Sinirbilim ise, özgür irade hakkındaki fikirlerimizi yeni baştan sorgulamamızı teşvik ediyor.  Beyin anormallikleri de, suçlanan bireyin sorumluluk alıp alamayacağı hakkında şüphelerin daha da artmasında rol oynamaktadır.

Buna, 1990’larda karşımıza çıkan bir vakada rastlamaktayız. Reklam müdürü olan 65 yaşındaki Herbert Weinstein, karısını boğmakla suçlanmıştı. Ancak Weinstein’ın avukatı, müvekkilinin kafasında bulunan ve zihinsel melekelerini etkileyen bir ur yüzünden, davranışlarından sorumlu tutulamayacağını iddia etti. Bu sebeple Weinstein’ın suçu, kasti adam öldürme kategorisinden çıkıp, kazara adam öldürme kategorisine girdi.

Bu konuda ilgilenenler Charles Whitman vakasına da bakabilirler.

İleri Okuma: Charles Whitman Vakası

Tümör Uygunsuz Davranışlara Neden Olabilir

Bir başka örneği, 2000’li yıllarda Amerikalı bir adamın birdenbire pedofilik davranışlar sergilediği vakada görmekteyiz. 40’lı yaşlarında olan bu öğretmen, başlarda hayat kadınlarıyla takılmaya başlamış, devamında çocuk pornografisi koleksiyonu yapmıştır. En sonunda da 12 yaşındaki üvey kızına tacize kadar varmıştır. Karısı bunu fark ettikten sonra, tutuklanmıştır ve istismar suçuyla yargılanmıştır. Hüküm giymeyi beklediği sırada, gittikçe artan şiddette baş ağrıları çekmiştir. O kadar ki, hüküm giyeceği günün öncesinde bu ağrılardan ötürü, gece acile kaldırılmıştır. MRI taramasıyla, orbitofrontal korteksinde, yumurta büyüklüğünde bir tümöre rastlanmıştır. Orbitofrontal korteks, beyinde karar verme ve sosyal davranışlar açısından oldukça önemli bir bölgedir. Geçirdiği ameliyat sonucu tümör aldırıldı ve tümör aldırılır aldırılmaz, uygunsuz seksüel davranışları yok oldu. Ameliyattan bir yıl sonra nasıl olduysa, pedofilik arzuları tekrar baş gösterdi ve tekrardan çocuk pornografilerini izlemeye başladı. Bir başka beyin taraması gösterdi ki, ilk ameliyatta gözden kaçan bir tümör parçası tekrar büyümüştü. İkinci bir ameliyattan sonra, adamın davranışları tekrardan normal hale döndü.

Yalanları ve Suça Eğilimleri Saptamak

Hile ve kandırmacadan sorumlu beyin mekanizmalarına ilişkin yapılan araştırmalar, son on yılda oldukça hız kazanmıştır. Şimdilerde 2 Amerikan şirketi, fMRI aracılığıyla yalan tespit etmeyi, avukatlara ve diğer hukuk çalışanlarına bir hizmet olarak sunmaktadır. Çoğu sinirbilimcinin de ortak fikirde olduğu üzere, beyin aktivitesine bakarak yalanı doğrudan ayırt edecek düzeyde bilgiye sahip değiliz. Ayrıca bir diğer genel fikre göre de, fMRI taramalarından böyle bir bilgiyi bulacağını ummak, eski yalan makinelerinden medet ummaktan farksız değildir.

İleri Okuma: Yalan Makinesi Nasıl Çalışır?

Bununla ilgili olarak, taammüt* tespiti adı verilen testler, bazı araştırmacılara göre gerçekten de bir sanığın, suça dair bilgileri örtbas edip etmediğini tespit edebilir. Bu testte, sanığa suçla ilgili detaylar aktarılırken, aynı anda EEG’si incelemeye alınır. Elektrotlar, P300 adı verilen ve sadece önem arz eden bir uyarıcı ile karşılaşıldığında ortaya çıkan bu beyin dalgalarını, spesifik bir şekilde tespit edebilir.

Taammüt testi deneysel koşulda, sahte suç senaryoları için kullanıldığında başarılı olmaktadır ancak, gerçek hayatta o kadar güvenilir olamamaktadır. Gerçek hayat, kontrollü laboratuvar deneylerinden çok daha komplekstir. Ayrıca testteki ögeler, kişi suça karışmamış olsa dahi onun açısından anlamlı olup, P300 tepkilerini tetikleyebilir. Aynı şekilde, suça karışmış kişiler de test uyarıcılarına soğukkanlı yaklaşıp tepkilerini örtbas edebilirler. Benzeri bir vaka, testin sonuçlarına bakarak bir suçluyu idam eden ilk ülke olan Hindistan’da, 2008 yılında görülmüştür.

Doğruyu, Sadece Doğruyu Söyleyeceğinize Yemin Eder Misiniz?

Adalet sistemi, çoğunlukla tanıklar üzerinden yürür. Tanıklıklar sayesinde, suç failleri ve olay yeri hakkında bilgiler elde edilir. Bilindiği üzere, belleğimiz sandığımız kadar güvenilir değildir. Bu bilgiyi, mahkemelerdeki duruşmalar sırasında da akılda tutmak gereklidir.

Psikolog Frederic Bartlett, 1920’lerde, belleğimizin ne kadar güvenilmez olduğuna dair birkaç çalışma yaptı. Bartlett oluşturduğu hikayeleri, katılımcılara okumaları için verdi. Sonra da, okudukları o hikayeleri hatırladıkları kadarıyla anlatmalarını istedi. Bartlett, ne kadar okurlarsa okusunlar, insanların hikayeleri oldukları gibi hatırlamalarının oldukça zor olduğu bulgusuna ulaştı.

Belleğin Kendini Tekrar Organize Etmesi

Bartlett, belleğin doğasında  ‘yeniden yapılandırıcı’ özelliğin var olduğunu söylemiştir. Yaşadığımız anıları hatırlarken, önyargılarımız ve deneyimlerimizden etkilenerek yeniden yapılandırırız. Ki bu da, anılarımızda çarpıtmalara sebep olur ve olayları oldukları gibi hatırlamak yerine, yanlış hatırlarız. Başka çalışmalar da Bartlett’ın bu sonuçlarını destekler niteliktedir. Bartlett’ın bulguları, kasten veya kazara olsun anıların, kolaylıkla manipüle edilebilir özellikte olduğunu göstermiştir. Bu sayede, gerçekle hiç ilgisi olmamasına rağmen, bir olayı gerçekten yaşamış gibi hissederiz. İşte bu durum, sadece sizin hatırladığınız ama kimsenin hatırlamadığını söylediği o çocukluk anılarınızdan birinin sebebi olabilir. 🙂

*Hukuk terimi: Suçu önceden hazırlayarak, tasarlayarak, planlayarak işleme.

Hazırlayan: Sultan Kaya

Kaynak

Costandi, M. (2013). 50 Human Brain Ideas You Really Need To Know, Londra: Quercus.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir