Makaleler

Tat Duyusu Nasıl Çalışır?

Pek çok yarışmada en fazla acı biberi kimin yiyeceği konusunda bir oyun bulunur. Peki neden tatlı veya ekşi konusunda değil de acı konusunda insanlar yarışa tutulur? Acı yerken neler hissederiz?

Nasıl Tat Alıyoruz?

Ağzımıza aldığımız lokmanın dilimiz üzerinde bulunan tat reseptörlerini uyarması ile beyne gönderilen sinyaller sayesinde yediğimiz yiyeceğin tadına varırız. Bir yiyeceğin ekşi, tatlı, tuzlu veya acı olup olmadığını dilimiz üzerinde tek bir bölgede bulunmasa bile bazı bölgelerde yoğunlaşan reseptörler aracılığıyla anlarız. Bu reseptörler dışında dilimizde bir de “umami” reseptörü bulunur. Umami kelimesi Japonca kökenli olup lezzet anlamına gelir.  Bir kimya profesörü, en sevdiği yiyeceğin dört tat duyusu dışında bir tada sahip olduğu düşüncesiyle araştırıp bir takım kimyasal analizler yapması sonucu “monosodyum glutamat” maddesini elde etmiştir. Ancak dilimiz üzerinde de monosodyum glutamatı algılayan tomurcukların olduğu ise bundan yıllar sonra keşfedilecektir. Monosodyum glutamat doğrudan lezzet hissi yarattığı için sıkça kullanılmaktadır.

Bu beş reseptörün dışında son zamanlarda yapılan araştırmalarla “oleogustus” adında yeni bir reseptör keşfedilmiştir. Bu reseptörün neyle ilgili olduğunu tahmin etmeyi kolaylaştırmak adına tereyağlı pilavın kokusunu aldığınızdaki heyecanı ve ağız sulanmasını hatırlatmak isterim. Evet, kendisi yağ reseptörü. Ancak henüz altıncı tat reseptörü olarak literatürde yerini almış değil.

Tat ve Koku Arasındaki İlişki

Tereyağının kokusu bile bu kadar iştahı açıyorsa tat konusunda kokunun da etkisi yadsınamaz. Bu sebepledir ki grip olunduğunda kişinin koku duyusu azalır ve yediği şeylerden tat alamaz hale gelir. Bunun dışında çeşitli sebeplerden kaynaklanan koku körlüğü (anosmi) durumuna sahip kişiler için yediği yiyeceğin lezzetini alamama durumu sürekli olmaktadır.

Dilimizin üzerinde bulunan yağ reseptörü hariç beş reseptörden bahsettik. Dil üzerinde yalnızca tat reseptörleri bulunmaz aynı zamanda sıcaklığı algılayan “podimadal nosiseptör” adlı yapılar da bulunur. “Nosi” eki Latince’de zararlı uyaranları ifade etmede kullanılır ve bu reseptör de ağrılı uyaranları algılamaktadır. Örneğin sıcak bir yiyeceği soğumasını beklemeden ağzınıza attığınızda dilinizde bir yanma hissedersiniz. Bu hissin sebebi nosiseptörlerin uyarılmasıdır. Bu sayede bir sonraki lokmada daha tedbirli davranırsınız.

Evrimsel Bir Adaptasyon: Kapsaisin

Acı biberin içinde bulunan “kapsaisin” adlı bir madde normalde sıcağa duyarlı bu reseptörleri uyarır ve ağzınızda yanma hissine yol açar. Beyniniz ağzınızda sıcak bir madde olduğu hissine kapılır. Bu sebeple kalp atış hızı artar ve terlemeye başlarsınız. Beyin, vücut ısısını düşürmek adına burun akıntısı, gözlerin yaşarması ve terlemeye yol açar.

Benzer etki mentol içeren yiyeceklerde de olur. İçerisindeki bir madde soğuğu algılayan reseptörleri etkiler ve ferahlama hissi oluşur.

Podimadal nosiseptörler yalnızca dil üzerinde yer almaz, aynı zamanda burun ve deri üzerinde de bulunur. Acı biberi hassas bir kısma sürdüğünüzde yanma hissinin oluşması da bu yüzdendir.

Acı biberin ağrı reseptörünü uyarması beynin onu tehlikeli madde olarak görmesinden kaynaklı olabilir. Peki bazı insanlar buna rağmen acıyı neden tercih eder bu konuda ortak bir yargı olmasa da oluşturduğu adrenalin hissinin hoşa gidiyor olması cevap olarak düşünülebilir.

Acı Biber Neden Acı?

Doğada birçok bitkiye bakıldığında gerek renkleriyle gerek kokularıyla kendilerini cezbedici hale getirirler. Ancak bu durum acı biberde yoktur. Aksine tadı sebebiyle memeliler ondan uzak durmaktadır. Bir canlı vardır ki acıyı algılayan reseptörü olmadığından bundan etkilenmez. Kuşlar acı biberi hiçbir olumsuz etki görmeden yemelerine ek olarak tohumları da zarar görmeden vücutlarından attıkları için acı biberin yayılmasına büyük katkı sağlarlar. Yine de biber kendini korumak için acı olmasına rağmen insan denen varlık tarafından tüketilmeye devam etmektedir ve sanırım devam edecektir.

Hazırlayan: Merve Sümeyye Gürbüz

Kaynak

Karaismailoğlu, S. (2017). Beyinde ararken b.a.ğ.ı.r.s.a.k.t.a buldum (10). Ankara: Elma.


Merve Sümeyye Gürbüz

Uludağ Üniversitesi Psikoloji lisans mezunu. Evet ilaç yazamıyor ve sizi de tedavi etmeyecek çünkü oldum olası psikolojinin biyolojik alanıyla ilgili, klinik değil. Sinirbilim üzerine uzmanlaşmak şu anki hedefi. Bildiğini paylaşmak, paylaşma çabasındayken daha da öğrenmek adına burada. Ve şükür ki kemanı şimdilik kendi çapında çalıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir