Yalnızlık Beyni Nasıl Etkiliyor?
Evrimsel süreçte insanlığın devamının sağlanmasında rol oynayan en büyük etkenlerden biri topluluktur. Binlerce yıldır topluluk hayatı yaşıyoruz ve daha sağlıklı bir şekilde yaşamak için birbirimize ihtiyaç duyuyoruz. Bir arada kalma dürtüsü bizim grup halindeyken daha güvende hissetmemizi sağlıyor. Yiyecek bulmak için daha az enerji ve zaman harcıyoruz. Genellikle yalnızlık hissettiren sosyal izolasyon ve reddedilme belirli olumsuz duyguları beraberinde getirir ve kişiyi psikolojik ve fizyolojik olarak strese sokar.
Öğle yemeğinizi arkadaşlarınızla yemeyi mi yoksa yalnız yemeyi mi tercih edersiniz? Bir sinemaya film izlemeye gittiğinizde yalnız başına gelmiş kaç kişiyi görürsünüz ki, insanlar çoğunlukla arkadaşları, sevgilileri veya başka bir yakınlarıyla zaman geçirirler. Topluma karışmanın da sinirbilimsel olarak güçlü temelleri vardır. Kişi yalnız kaldığında ise beyninde topluluk içinde olduğundan farklı olaylar cereyan eder.
Yalnızlık Ödül Mekanizmasını Tetikliyor
Yıllardır bilim insanları ödül mekanizması ile toplumsal ilişkiler arasındaki bağlantıları keşfetmeye çalışıyorlar. Etrafımızda sevdiğimiz insanlar olduğunda yaşadığımız huzur hissi aslında beynin ödül merkezi olan ventral tegmental alandaki (VTA) dopaminerjik nöronlardan kaynaklanıyor. Topluluk halinde ne olduğunu biliyoruz ama yalnızlığın sinirbilimsel temellerini açıklamak bu kadar kolay mı? Yalnız kaldığımızda VTA hala olaya dahil mi? Kendimizi toplumdan izole ettiğimizde beynimizde neler oluyor? Biz yalnızlığı hissediyoruz ama nöronlar ne hissediyor?
Yalnızlığın etkileri ve sosyal tecrit üzerine yapılan araştırmalar artık birçok soruya yanıt verebiliyor. Evet, bazı nöronlar yalnızlığı hissedebiliyor. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü ve Londra Kraliyet Üniversitesi’nde çalışan bilim insanları farelerde yeşil floresan proteinini (YFP) kullanarak dopaminerjik nöronları takip etti. Bazı fareler 24 saat boyunca yalnız bırakılırken, bazıları ise grup halinde tutuldu. Araştırmacılar ayrıca VTA ve dorsal rafe çekirdeğinde YFP verdikleri nöronların elektrofizyolojik kayıtlarını da alıyorlardı. Böylece hangi nöronlar ne kadar süre aktif kaldı, ölçebileceklerdi. Dorsal rafe çekirdeği (DRN) de VTA gibi bazı dopaminerjik nöronların bulunduğu bir beyin bölgesidir. Yalnız kalan ve bir grup içinde bulunan fareler karşılaştırıldığında VTA’larında herhangi bir farklılık gözlenmedi. Ancak dorsal rafe çekirdekler incelendiğinde yalnız farelerin bu beyin bölgeleri grup halinde bulunanlara kıyasla çok daha fazla aktifti ve sinaps yoğunluğu daha fazlaydı. Diğer bir deyişle dorsal rafe çekirdeğindeki sinapslar yalnızlık halinde güçleniyordu. Araştırma sonuçları dorsal rafe çekirdeğindeki nöronların yalnızlığı hissedebildiğini ve tepki verebildiğini gösteriyor.
Yalnızlık Beyin Kimyası Değiştiriyor
Yalnızlıktan çıkıp tekrar kalabalık içine geri dönmek ise nöral faaliyeti oldukça artıyor. Hem kemirgenlerde hem de insanlarda kısa bir süre sosyal tecrit hali yalnız kişiyi hemen toplum içine karışmaya yönlendiriyor ve bir gruba katılması için motive ediyor. Bu durum sosyal geri dönüş olarak biliniyor. Bu bilgiden yola çıkarak araştırmacılar sosyal geri dönüşün nöral temelini keşfetmek için çalışmalara başladılar. Öncelikle nöronların izlenmesi gerekiyordu. Bunun için DRN’deki nöronlara floresan kalsiyum indikatörü eklendi. Floresan kalsiyum sayesinde hangi nöron aktifse hemen parlayacak ve böylece nöronların takibi yapılabilecekti. Farelerde sosyal geri dönüşü taklit etmek için bir fare önce yalnız bırakıldı sonra da başka bir fareyle iletişime geçmesi sağlandı. Bu iletişim farenin DRN dopaminerjik nöronlarındaki faaliyeti büyük ölçüde artırdı. Buna göre DRN nöronları sadece yalnızlığa karşı duyarlı değil, yalnızlıktan kurtulup sosyalleşmeye de tepki veriyor.
Optogenetik ile Hayvan Davranışları Araştırılıyor
Farelerde sosyal davranışın DRN bölgesindeki nöron faaliyetini düzenlediğini artık biliyoruz. Yalnız kalan bir farenin bu nöronlarını değiştirsek, örneğin elektriksel uyarım tekniği veya ilaçla nöronları uyarsak fareleri daha sosyal hale getirebilir miyiz? Bu hipotezin doğruluğunu öğrenmek için ekip DRN nöronlarını optogenetik ile manipüle ettiler. Kanalrodopsin adlı bir protein yerleştirerek DRN nöronlarının mavi ışık ile uyarılmasını sağladılar. Nöronlar uyarıldığında fareler sosyal faaliyete geçmeye başladılar. Bunun tersi olduğunda ise, yani DRN nöronlar engellendiğinde farelerde sosyal geri dönüş gözlenmedi. Fareler uzun bir süre yalnız kalmalarına rağmen yine de bir gruba girmeye istekli değildiler, yalnız kalmayı tercih ettiler. Araştırmacılar bunun üzerine DRN dopaminerjik nöronların sosyal davranışı motive ettiği ve fareleri sosyalleşmeye yönelttiği sonucunda karar kıldı.
İnsan davranışı ise bu kadar basite indirgenemez. Farelerden çok daha gelişmiş bir korteks ve sinir sistemine sahibiz. Arkadaşlarımızla olan ilişkilerimizin derecesi, ekonomik durumumuz, sosyal statülerimiz, hayattan beklentilerimiz ve umutlarımız. Bunların hepsi bizim toplum içine karışmamızı ve toplumdan uzak durmamızı etkileyen unsurlardır. Cebinizde 1000 lira olunca dışarı çıkma isteği ile 10 lira olunca sosyalleşme isteği aynı olmayabilir. Yalnızlık ve sosyalleşme üzerine yapılan hücresel araştırmalar yine de çok değerlidir. Psikolojik araştırmalar ile birleştirildiğinde bu tür çalışmalar ilerde insan doğasını aydınlatmada çok yararlı olacaktır.
Hazırlayan: Çağlayan Taybaş
Kaynak
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/26871628