Makaleler

Yetenek Doğuştan mı Gelir Yoksa Çalışarak mı Kazanılır?

Yetenek Doğuştan mı Gelir

Yetenek doğuştan mı gelir gerçekten? Bazılarımız sadece şanslı mı doğuyor? Yazımıza 1993 yılında K. Anders Ericsson adlı bir bilim insanının müzisyenlere sorduğu soruyla başlayacağız. Ericsson profesyonel müzisyenlere bu noktaya gelebilmek için ne kadar süre çalıştıklarını sordu. Yıllar boyu yaptıkları çalışmaları düşünüp günde ortalama kaç saat çalışmayla bugün bulundukları noktaya geldiklerini söylemelerini istedi. Ortaya çıkan sonuçlarda daha başarılı müzisyenlerin daha fazla zaman harcadıkları görüldü. Bu herkesin tahmin edebileceği gibi beklenen bir sonuçtu ve araştırmacılar belli bir iş üstünde çalışma süresinin bireysel farklılıkları belirlemedeki en büyük etkenlerden biri olduğu sonucuna vardılar.

90’lı yıllarda yapılan çalışmalar Malcolm Gladwell’in İçimizdeki Dahi (The Genius in All of Us) adlı kitabında bahsettiği 10000 saat kuralıyla halka sunuldu. Bu kurala göre bir işte profesyonel olabilmek için en az 10000 saat harcamak gerekiyordu. Günümüzde beyin plastisite çalışmalarının hız kazanması ve beyin hakkındaki bilgi düzeyimizin de artmasıyla bu kural artık bilim insanları tarafından kabul edilmiyor. Çünkü herkesin öğrenme hızı farklıdır ve beyin beslenme, stres gibi çevresel etkenlerden kolayca etkilenebilen bir yapıya sahiptir.

Farklı Alanlarda Uzmanlaşmak Farklı Çaba İstiyor

Ericsson araştırmalarını yaparken, Brooke Macnamara, David Hambrick ve Frederick Oswald 1993 yılından itibaren yapılmış çalışmaları gözden geçirdiler. Bir konuda çalışmanın uzmanlaşmak için tek başına yeterli olmadığını ve yapbozda hala eksik parçalar olduğunu gördüler. Ayrıca çalışma yapılan alana göre de birçok farklılık mevcuttu. Örneğin, spor ve müzik alanında uzmanlaşmak arasında devasa farklar vardı.

Araştırmacılar incelemeleri daha detaylandırdılar. Alıştırma yapmanın sonuçları tahmin edilebilir faaliyetlerde (örneğin, koşmak) tahmin edilmesi zor faaliyetlerden daha etkili olduğunu keşfettiler. Tahmin edilebilir etkinliklerde alıştırma yaptıkça beyin o konuyu daha iyi kavrıyor. Bir sonraki sefer için daha hazırlıklı oluyor ancak tahmin edilmesi zor işlerde her defasında farklı şeyler öğrenmek zorunda kalıyor. Çalışma elbette bir konuyu öğrenmede etkili ama sanıldığı kadar değil. Yapılan işin ne olduğu, içinde bulunulan çevre şartları ve yapan kişinin fizyolojik ve psikolojik sağlığı da alıştırma süresi kadar önemli etkenlerdir. Her şeyi saydık, peki yetenek nerede?

Genler mi Yoksa Çevre mi?

Kaç yaşında olursanız olun, sahip olduğunuz bütün karakteristik yapı genetik özellikleriniz ve beslenme şeklinizden kaynaklanıyor. Genetik ve epigenetik süreçler anne ve babanın tecrübelerinin çocuğa aktarılabildiğini gösteriyor ancak hiçbir ressamın çocuğu ressam olarak doğmuyor. Doğuştan gelen yetenek dediğimiz olgu aslında yok. Doğuştan yetenekli dediğimiz hiç kimsede böyle bir yetenek yok. Sadece dikkat ve ilgi alanlarımızın belirli bir yöne kaymasına neden olabilecek genetik yatkınlıklar mevcut.

Yetenek ve çalışmanın yetenek kazanmadaki etkisini araştıran çalışmalar arttıkça Ericsson’un da fikirleri değişmeye başladı. Son makalesinde 10000 saat kuralı diye bir şey olmadığını açıkladı. Ericsson bile alıştırmanın ve uzun süreli uğraşların uzmanlaşmak için yeterli olmadığını düşünüyor. Ancak hâlâ bu kuralın geçerliliğini kabul eden kişiler ve bunun üzerinde yürütülen tartışmalar var. Burada yanıtlanmayan bir soru hala daha akılları meşgul etmektedir.

Bireyler arası performanstaki değişimi etkileyen etmenleri tam olarak nasıl tanımlayabiliriz? Fizyolojik ve psikolojik etmenlerin etkili olduğunu biliyoruz ama bu iki etken de başlı başına bir bilim dalını temsil etmektedir. Bu soruyu cevaplamada Ericsson çalışmaya başlama yaşına dikkat çeker. Bir diğer bilim insanı olan Zach Hambrick ise çalışma hafızası gibi unsurları içinde barındıran bilişsel etkenleri işaret etmiştir. Devam eden araştırmalar iki araştırmacının da haklı olduğunu göstermektedir.

Bir Yetenek veya Beceride Uzmanlaşmak Ne Gerektirir?

Bütün insanlar birbirinden farklı özelliklere sahip ve herkesin önündeki yol farklı olmakla beraber yola çıktıkları yaş da farklı. Belirli bir beceri üstünde ne kadar erken yoğunlaşmaya başlarsanız katetmeniz gereken yol o kadar kısa oluyor ve daha erken uzmanlaşabiliyorsunuz. Satranç büyük ustalarının hayat hikâyelerini incelerseniz hemen hepsinin en geç 6-7 yaşlarında satranç oynamaya başladıklarını göreceksiniz.

Uzmanlaşma sürecini etkileyen etmenlerden bazıları önceden edinilmiş bilgi, IQ, çalışma hafızası, merak ve fiziksel dayanıklılıktır. Burada dikkat etmemiz gereken en önemli nokta bu etkenlerin hiçbirisinin doğduğumuz andan beri sabit kalmadığıdır. Bunlar zaman içinde genetik ve çevresel unsurların varlığı içinde şekillenir.

Becerileri etkileyen etkenlerden bir tanesi de bize çalışma azmi veren motivasyon kaynağıdır. Yetenek kazanmada çalışmak ne kadar önemliyse anlamlı bir sonuç için onu sürekli kılarak istikrara ulaşmak da bir o kadar önemlidir. 1993 yılındaki makalesinde Ericsson bireysel farklılıklarda motivasyonun çalışmaktan bile önemli olabileceğini söylemiştir.

Motivasyon Çok Önemli

Çeşitli beceriler kazanmada başarıya ulaşmak için çalışmak şart, çalışmanın ötesinde motivasyon da olmazsa olmaz ama motivasyon nasıl sağlanacak? Birçok araştırmacı tarafından kabul edilen ortak kabul edilen görüşe göre esinlenme yetenek konusunda en önemli motivasyon kaynaklarından biridir. Kişiler olmak istedikleri kişiyi düşündüklerinde bu onları amaçlarına daha bağlı kılıyor ve motivasyonlarını arttırıyor. Tabi ki burada “secret” felsefesinin reklamını yapmıyorum. Düşün ve onu kendine çek gibi saçma sapan görüşlerden ziyade kişi hayalinde gerçekleşmesini hayal ettiklerini zihninde canlandırdığında yaşadığı heyecan ona motivasyon verdiğini söylemek daha doğru olur.

Özetle beceriler kazanmada rol oynayan en büyük etkenler başlıca doğuştan gelen bir yetenek değil; genetik özelliklerimiz ve çevresel şartların getirdiği bir karakter, çalışmak ve motivasyondur. Bunların yanında çalışmaya başlama yaşı, IQ, hafıza, dikkat, çeşitli fizyolojik ve psikolojik unsurlar da farklılıkların ortaya çıkmasında büyük rol oynarlar.

Kişilik ile Psikiyatrik Hastalıklar Arasındaki Genetik Bağlantılar

Hazırlayan: Çağlayan Taybaş

Kaynaklar
  1. http://blogs.scientificamerican.com/beautiful-minds/2014/07/15/talent-vs-practice-why-are-we-still-debating-this-anymore/
  2. http://www.fastcodesign.com/3027564/asides/scientists-debunk-the-myth-that-10000-hours-of-practice-makes-you-an-expert
  3. Ericsson, K. A. (2008). Deliberate practice and acquisition of expert performance: A general overview. In Academic Emergency Medicine (Vol. 15, pp. 988–994). doi:10.1111/j.1553-2712.2008.00227.x

Çağlayan Taybaş

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Moleküler Biyoloji ve Genetik mezunuyum. Şu an klinik araştırma sektöründe çalışıyorum.Bilimsel araştırmaların yanında başlıca hobilerim satranç, bisiklet sürmek, pilates ve latin dansları oldu.Mezun olduktan sonra askere gitmeden önce sinirbilim.org'u kurdum. Şu an iş ve özel hayatım çok yoğun olduğu için eskisi gibi yazamıyorum. Bana herhangi bir soru sormak isteyen varsa c.taybas@gmail.com'a mail atabilirler.

3 thoughts on “Yetenek Doğuştan mı Gelir Yoksa Çalışarak mı Kazanılır?

    • Çağlayan Taybaş

      Güzel sözleriniz için de biz teşekkür ederiz 🙂

      Yanıtla
  • Sibel Arıgün

    Ya yetenek yoksa.. örneğin dile yatkinligi olan biri ile olmayan auni nasariyinsaglarbmi dil ogrenmede.. uada muzik kulagi denilen ritm becerisi yoksa da birey müzik aletimde ustalasabilir mi yeni besteler yapabile mi yada duyduğu bir müziği notalarandokup ayni sekilde çalması mumkun müdür?

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir