Makaleler

Zellweger Sendromu ve Neden Olduğu Çoklu Sistemik Bozukluklar

Günümüzde mutajen faktörlerden dolayı meydana gelen kalıtsal hastalıkların görülme sıklığının giderek arttığını biliyor muydunuz? Çevremizde tahmin bile edemeyeceğimiz kadar maruz kaldığımız mutajen faktör vardır. X ve UV ışınlarından tutun, yüksek ısı, ilaç ve kozmetik ürünleri gibi kimyasal maddeler bile genlerimizde bazı değişikliklere neden olmaktadır. Bu değişiklikler kalıtsal hastalıklara, geri dönüşü zor ve nesilden nesle aktarılan bozukluklara veya nadir hastalıklara neden olur. Otonom resesif (vücut hücrelerinde çekinik) olarak gözlenen ve aktarılan zellweger sendromu (serebrohepatorenal sendrom) bu kalıtsal hastalıklara örnek verilebilir.

Vücut hücrelerimizde belli metabolik faaliyetleri gerçekleştirmek üzere çeşitli fonksiyonlara sahip organel adında alt birimler bulunur. Bu alt birimler hücre içi sindirim, enerji metabolizması, depolama, madde taşınması, hücre bölünmesi, bitkilerde fotosentez gibi fonksiyonlara sahiptir. Organeller çekirdekte bulunan bazı genlerin veya proteinlerin kodlanması sonucu veya bir başka organelden kökenlenerek meydana gelirler. Bu olaya organel biyogenezi (oluşumu) denir. Organel biyogenezinde görevli gen ve proteinlerin işlevini yerine getirememesi organellerde ya bir bozukluk yaratır ya da hiç meydana gelmemelerine neden olur.

Zellweger sendromu, peroksizom adı verilen ökaryotik bir organelin biyogenezinde meydana gelen mutasyon sebebiyle veya doğrudan peroksizom organelinin yokluğu sonucu oluşan bir bozukluktur. Tarihte 1949 yılında De Lange ve Janssen yoğun araştırmaları sonucu bilimsel literatüre dâhil olmuştur.

Peroksizom Organeli Nedir? Görevleri Nelerdir?

Peroksizom ökaryotik canlılarda metabolik, özellikle de katabolik (yıkım) reaksiyonlar sonucu meydana gelen toksik (zehirli) maddelerin faaliyetlerini durdurma görevi olan tek zarlı bir organeldir. Bu görevi içeriğinde bulunan katalaz enzimi ile sağlamaktadır. Aynı zamanda eterlipidlerin, kolestrol ve safra asitlerinin üretilmesinden (biyosentezinden) sorumludur. Bu tarz metabolik olaylar ağırlıklı olarak böbrek ve karaciğer gibi organlarda gerçekleştiğinden bu organlar için peroksizom organeli fazlasıyla hayati önem taşır. Yüksek yağ içerikli beslenenlerde, yüksek tiroid hormonu varlığında ve diyabet hastalarında sayıları fazladır. Biyogenezleri PXR1 reseptörü ve Peroksin gen ailesi (PEXs) kontrolünde veya endoplazmik retikulum kökenli gerçekleşebilir. Başta zellweger sendromu olmak üzere neonatal adrenolökodistrofi ve RKPT-1 peroksizomal biyogenez bozukluklarına örnek verilebilir.

Zellweger Sendromunda Klinik Bulgular ve Laboratuvar Tanısı

Zellweger sendromunun toplumda görülme sıklığı gün geçtikçe artmakla beraber oran olarak günümüzde 1/100.000’dir. Temelde peroksizom biyogenezini başlatan gen olan PXR1 reseptörünün işlevsel bozukluğu veya PEX gen ailesinin (PEX2, 3, 5, 7, 10, 11, 12, 13, 14, 16, 19) mutasyonu sonucu ortaya çıkar. Otonom resesif taşınır ve yeni doğanlarda belirtiler görülmeye başlar. Klinik bulgular arasında, merkezi sinir sisteminde tutulmalar, ağır seyreden hipotoni (çok düşük kas tonusu), beslenme güçlüğü bulunur. Bunun dışında sistemik olarak üriner (boşaltım) sistem kistleri, gastrointestinal (sindirim) sistem kanamaları, üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları, düşük immünite (bağışıklık) ve karaciğer yetmezliği görülür. Nörolojik incelemelerde MRG (manyetik rezonans görüntüleme) sonucu miyelinizasyon bozuklukları ve germinolitik kistler görülür. Baş yapısı yüksek alın şeklinde ve öne doğru girintilidir. Bunun dışında burun kökü basık, göz çukuru çizgisi basıktır. Hastaların büyük bir kısmında gözlerde katarakt görülür.

Laboratuvar tanısında EDTA içerikli tüpler ile alınan kan zellweger sendromu panellerinde analiz edilir. EDTA kanın pıhtılaşmasını engelleyen bir maddedir. Test raporlama süreci 40 gün kadar uzun bir süre alır. Test sonuçlarında çok uzun zincirli yağ asitlerinde (VLCFA) ve safra asitlerinde artış, eritrosit plazmalojeni (kırmızı kan hücrelerinin, sinir sistem ve kas sistemi hücrelerinin hücre zarında bulunan bir tür gliserofosfolipid) azalma görülür.

Zellweger Sendromu Tedavisi Nasıl Olmalı?

Zellweger sendromunda doğrudan tedavi günümüz şartlarıyla mümkün değildir. Semptoma (belirti) yönelik ve vücut sistemlerini destekleyici uygulamalar yapılır. Enfeksiyonlara yönelik antibiyotikler veya immünstimülan (bağışıklık sistemi uyarıcı) tedaviler uygulanırken, genel kanamalar için K vitamin desteği ve karaciğer bozuklukları için kolik asit uygulanmaktadır.

Destekleyici ve semptom azaltıcı tedavilerin uygulanmasına rağmen hastalar çoklu sistemik bozukluklara çok dayanamaz ve yaklaşık ilk 5 ayda kaybedilir.

Hazırlayan: Ferhat Osman Daşdemir

Kaynaklar

The Molecular Biology Of The Cell, David Morgan, Keith Robert, Julian Lewis,Martin Raff, Peter Walter, Alexander Johnson, January, 2015.

Washignton Manual Tıbbi Tedavi El Kitabı, Pavat Bhat, Alexander Dretler, Mark Gdowski, Rajeev Ramgopal, Dominique Williams, çeviri editörü, Prof. Dr. Aydın Tunçkale, Nobel Tıp, 2018.


Ferhat Osman Daşdemir

İmmünoloji, nöroimmünoloji, kanser ve moleküler genetik alanlarına ilgi duyuyor ve bu dallarda araştırmalar yapıyorum. Kendimi geliştirmek adına İstanbul Üniversitesi Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü İmmünoloji Anabilim dalı altında staj görevi, klinik rutin çalışmalar yaptım, aynı zamanda makale çalışmaları yaptım. Bunun dışında müziğe, eğitim bilimlerine ilgi duyuyorum. Bana sormak istediğiniz herhangi bir şey varsa dasdemirferhat99@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir