Epilepsinin Binlerce Yıllık Tarihi
Epilepsi, insanları büyüleyen, korkutan, hakkında efsaneler yaratılmasına neden olan antik bir hastalıktır. Merkezi sinir sistemi ile ilgili bilgiler henüz aydınlatılmamışken, epileptik nöbetler büyük bir mitler örtüsü ile sarmalanmış halde duruyordu. Antik çağlarda epilepsi hastaları şeytanların çarpması veya tanrıların cezalandırması ile ilişkilendirilmiş ve toplumsal izolasyona, kötü davranışlara maruz kalmışlardır. Epilepsi hastaları her ne kadar günümüzde de toplumdan soyutlanmış halde olsalar da maruz kaldıkları negatif ayrımcılık 20. Yüzyılın ortalarında teknolojinin gelişmesiyle beraber bu hastalıkla ilgili bilgilerin artmasıyla son bulmuştur. Epilepsi en az 24 saat arayla en az 2 nöbetle sonuçlanan beyin hastalığı olarak tanımlanmaktadır. Epilepsi çok eski geçmişiyle ve sosyal etkileriyle benzersiz bir hastalık halinedir.
Epilepsinin tarihi, Mezopotamya’da bulunan ve 4000 yıl kadar eskiye dayanan Akad tabletlerine kadar uzanmaktadır. Tabletin üzerinde; “boynu sola dönmüş, elleri ayakları gergin, gözleri faltaşı gibi açılmış, bilinci olmadan ağzından köpükler fışkıran” bir insan tasviri bulunmaktadır. Epilepsinin ruhani bir hastalık olduğu kanısı yaklaşık milattan önce 5. Yüzyıla kadar su götürmez bir gerçek olarak kabul ediliyordu. Ta ki Hipokrat’ın “bu hastalığın diğer hastalıklardan bir farkı olmadığını ve beyin kaynaklı bir hastalık” olduğunu ‘kutsal hastalık üzerine’ adlı kitabında belirtene kadar. Hipokrat epilepsi için manevi olmayan bir temeli ilk açıklayanlardan birisiydi ancak yazık ki onun bu görüşleri ilerleyen yıllardaki epilepsi hastalarına bakış açısını değiştirmede etkili olmamıştır. Epileptik nöbetleri sarmalayan bu belirsizlik ve hastalığın kökenlerinin yanlış anlaşılması, tarih boyunca toplumun bu hastalığa olumsuz bakışı üzerinde dikkate değer etkilere neden olmuştur. Hipokrat’ın epilepsinin bir beyin hastalığı olduğuna ilişkin açıklamaları, nihayet Avrupa’da 17. Yüzyıldan başlayarak ve bin yıl boyunca artarak devam eden bir hız kazanmıştır.
Epilepsinin Toplumsal Algısı
Genel olarak tonik- klonik bir nöbetin görünümü insanlarda korku ve panik etkisi yaratabilir. Nöbetlerin gizemi binlerce yıldır tartışılmaktadır. Birçok teori ve yanlış anlaşılma epilepsi hastalarında aşılması zor engellere yol açmaktadır. Tarih boyunca sıklıkla, epileptik nöbetlerin, şeytan çıkarma veya diğer dini ve manevi tedavileri gerektiren, vücudu istila eden kötü ruhlardan kaynaklandığı düşünülmüştür.
Antik çağlardan nispeten günümüze kadar epilepsi hastaları haklarından mahrum bırakılmış ve ayrımcılığa maruz kalmıştır. 20.yüzyılın ortalarına doğru Amerika Birleşik Devletleri’nde birçok eyalet epilepsi hastalarının evlenmesini yasakladı ve hatta öjenik kısırlaştırmayı teşvik etti. Restoranlar dahil olmak üzere birçok kamusal alanda, 1970’lere kadar epilepsi hastalarına hizmet vermeme hakkı sahipti. Bu ayrımcı yasalar epilepsili insanların daha da damgalanmasına neden oldu. Epilepsi hastaları sıklıkla damgalanmayla karşı karşıya gelmektedir ve sonuç olarak ihtiyaç duydukları tedavi sürecinden kendilerini mahrum bırakabilmektedirler.
Sonuç olarak;
Epilepsi hastalığının bilinmezleri, aydınlatılması ve üzerindeki gizemli perdenin kaldırılması yüzyıllar boyunca sürmüştür. Bu süreçte yüzbinlerce epilepsi hastası hayatını toplumdan soyutlayarak, büyük bunalımlar yaşayarak tamamlamışlardır. Günümüzde bu tür damgalamalar gelişmiş ülkelerde kendini daha az gösterse de epilepsi hastaları eğitim ve iş hayatlarında, evlilik konusunda ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Epilepside küresel olarak hala birçok yanlış anlama vardır. Yapılan çalışmalar, nöbetlerin patolojisini ve nedenini anlayan toplumlarda epilepsi hastalarının genellikle sosyal ve eğitim alanlarında daha başarılı olduğunu göstermektedir. İlerlemeler olmasına rağmen, dünyanın dört bir yanındaki insanları epilepsi patolojisi hakkında eğitmek için yapılması gereken daha çok işler bulunmaktadır.
Hazırlayan: Hüsniye Özalp
Kaynak
Kaculini CM, Tate-Looney AJ, Seifi A. The History of Epilepsy: From Ancient Mystery to Modern Misconception. Cureus. 2021;13(3):e13953.